Yıl 1821
Yunanistan
Damon hem Vanko'ya hava aldırmaya hem de Alyona ile anlaştığı gibi oğluna bakmaya gelmişti. Son kez yanmış evin kapısındaydı. Damon sağı solu inceliyor ama pek bir şey bulamıyordu. Vanko için tahtadan yaptığı özel çekiciye dönerek "Vanko, bir konuşabilsen oğlum. Nereye kayboldu. Sensin bir tek şahit olan." Dedi. Vanko ellerinin çatırdatarak kaldırıyor ama sabitleyemediği için babası pek bir şey anlayamıyordu. Sanki ahırın olduğu tarafı işaret eder gibiydi. Damon "Ha oğlum. Şu taraf mı?" diye sordu. Vanko "ıııhhhh ıh" diye parmağını kıpırdatarak tam yönü belirledi. Damon "Aslan oğlum. Gel bakalım gel ne var orada bakalım." diyerek Vanko'nun arabasını ahır yönündeki bölüme sürdü. Vanko daha da sesini hızlandırdı. Parmakları daha belirgin o bölge olduğunu pekiştirdi. Damon Vanko'nun arabasını bıraktı. "Demek bu kısımda kayboldu ha" dedi ve sağa sola iyice baktı, baktı ve hiç bir şey göremedi. "Seni aptal oğlan! Buhar mı oldun ha! Neredesin, neredesin lan! Çıııkkk!" diye avazı çıktığı kadar bağırsa da onun duymadığından gayet emindi.
Vanko tedirgindi. Babası bağırdıkça o daha da korkuyordu. Damon Vanko'ya dönerek "Tamam oğlum, sustum artık. Tamam dese de Vanko "ıhhhh! Iıhhhh!" diye başını hızlı hızlı sağa sola savuruyordu. Bu sefer de Damon tedirgin oldu.
Damon "Vankoooo! Vanko! Dur!"dedi. "ııhhhh! Iıhhh!" diyerek ellerini daha çok oynatıyordu. Damon "seni anlamıyorum. Neyi anlatıyorsun." derken ikisi de aniden sus pus oldu. Çünkü yerin altından uğultular geliyordu. Damon "Aman! Bu da ne?" diyerek korktu. Vanko'nun gözleri kocaman ayrılmıştı. Uğultular git gide yakınlaşıyor ve şiddetini arttırıyordu. Birden uğultulara çatırtılar da eşlik etmeye başlayınca Damon ve Vanko panikten sesleri birbirine karıştı. "Van koa aaaaa hhhııhhhhh" Damon "Amannn oğul! Hadi, hadi kaçalım. Bu da ne..." derken birden sığınaktaki kapı aralandı. Damon "Ahhhh! Kimsiniz in mi? Cin mi? Nesiniz." Dedi.
Ortan aşağıdan "O da ne yukarıda birileri var."
Merik "Neeee! Ne yapıcaz. Bas, bas kapıyı aralama" diye bağırdı. Fakat Damon bir kere kımıldadığını görmüştü. Çifteyi kaptı. Dipçiğiyle tahtadan yapılmış gizli kapının oynayan yerini araladı. Birden üslerine açılan kapıyla yedi muhafızın suratı kirece dönmüştü. Damon ise şaşkınlıktan kalbi yuvasından çıkacaktı. Adeta yedi kirece dönmüş surata bakarak "Siz de necisiniz yahu. Burası nere." Diye sordu. Cevaba Ortan atladı.
"Şeyyy biz, biz." Dedi. Merik atladı.
"Geri çekil çıkalım hele kaçmıyoruz." Dedi.
Damon "Sıkıysa kaçın. Bu tüfek nerenizde patlar ona göre."
Ortan "Tamam, tamam. İzin ver çıkalım. Teslimiz." Dedi. Damon geriye çekildi. Silahı hala onlara doğrultulmuştu. Bir bir sığınaktan çıkmalarını bekledi. Nihayet yedisi de çıkmıştı. Damon "bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi bu kadar olduğunuza emin misiniz?" dedi. Bir iki adım atarak göz ucuyla aşağı yokladıktan sonra Melik "Gördüğün gibi eminiz." Diye cevap verdi. Damon "Şimdi diyin bakalım. Ne halt ediyorsunuz aşağıda ve de aşağı neresi."
Merik "Biz mi? Bir başımızı arıyoruz." Dedi. Damon "Tövbe, tövbe başınız ne, kıçınız ne."
Ortan "Uzun hikâye asıl sen ne arıyorsun burada." Diye sordu.
Damon "Bennn, ben oğlumu arıyorum. Bu evde buhar olduğuna göre aşağıda da gizli bir mahzen olduğuna göre orada olmalı." Dedi.
Merik "Ahhh hah aha haahhh" diye gülmeye başladı.
Damon "Ne gülüyorsun be adam." Diyerek sinirledi.
Merik "Aşağısı hiç te o kadar küçük bir yer değil. Yeryüzünden daha karışık. Biz çözemeden çıktık. Sen tek başına ne edersin aşağıda bilemeyiz. Buraya inmiş olsa bile kaybolmuştur." Dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA
Mystery / ThrillerBu dünyada, gördüklerimiz ve bildiklerimiz dışında başka zamanlar, başka diyarlar ve gizemler saklı. Vanessa bunları bilmeden bir adım atsa da artık onun için dönüş yapmak zordur. Başına büyük bir bela... Hayır! Büyük bir lanet almıştır. Ve tanrı so...