Bölüm 13

47 5 2
                                        


NEŞE


İZMİR

Yıl 1921

İzmir'de dinen kıyametin aksine, güllük gülistanlık ama sonbaharı da hissettiren bir hava hâkimdi. Sanki her şeyin üstüne büyülü çarşaf çekilmişçesine inkârcıydılar. Yaşananların tekrarı, korkusu her şeyden güçlüydü. İnkârı seçmek ise en kolay yolu idi. Herkese bu yol daha cazip geldi. Sanki o günün ardından kahvede hiçbir şey yokmuş gibi toplanan kasabalı, o günü müşavere etmeliydi. Herkes de aynı fikir var. Fakat hiç kimse konuyu açmaya cesaretli değildi.

Kasaba erkeklerinden Kazım "Kasaba ve hatta İzmir, biraz karışık diyorlar. İzmir'den keşif yollayacaklarmış. Bu kıyamet bir burada koptu anlaşılan. Herkes nedenini sorguluyor. Senin bir fikrin var mı? Rıza baba"

"Bekçi Dursun! O bilmez gari oğluna soru verin. O biliyo ya! Bilgin olan."

Rıza baba "Bunun faturasını bize yükleyecek kadar burada bir geri zekâlı olduğunu düşünmüyorum. Ha! Ne dersin kazım. De bakılım şu bekçiye"

Diğer erkekler "Hayvanlar gitti. Şimdi evler harabeydi. En son kalkıp buraya gelirken, sırada ne var. Kuru canımız kalana kadar vericez mi bu kız uğruna."

Rıza baba "Eviniz viranken neden koşa koşa paçası tutuşmuş gibi geldiniz sabahın köründe. Oturup hanımlarınıza yardım edeydiniz ya. Anca laf! Anca dedikodu. Bekçi dedik dedik ama koymadık diyeceğiz ama bunu burada da koymayacağız." Dedi tehdit ederek ve hızla masaya çay bardağını indirdi.

Hidra içerden fırladı. "Korumuyorum tamam mı? Korumuyorum. Sadece sizler gibi biz de nedenini bilmeden birine yüklemek istemiyorum. Bir fail bulmak sizin kolayınıza gidiyor. Ben ise anlamaya çalışıyorum. Birlik olsak belki anlayıp birlikte çözeceğiz. Bu kadar basit bir denklemi neden zorlaştırıyorsunuz. Evet, belki de suçlu. Anlayalım ondan sonra hüküm verelim. Bir mahkûmu bile anlamadan ipe götürmezler. Durun bakalım. Siz kurduğunuz darağacına bir boyun arıyorsunuz. O boyunda belli."

Rıza baba "Hidra haklı."

Kazım "Sünuş'u duydunuz. Bu o kadın. Ne dediyse şimdiye kadar kasabalı bunu yaşadı. Bak kıyametler kopacak dedi. Ve kopuyor."

Yaşlı Rum Şattat "Bu bir başlangıçsa? Bunu düşündünüz mü? Son değilse daha büyük tahribatta ayakta kalamaz kasaba. Bu zelzelenin biraz daha şiddetlisi, kafa derimizdeki kıllara kadar söker."

Kasaba erkekleri aralarında karma karışık anlaşılmaz, uğultulu ve gürültülü konuşmaya başladı.

Şattat, hatrı sayılır bir büyüktü. "Şiiiitt! Kesin, kesin sesinizi. Yeter artık! Ben yapacağı bilirim. Dır dır dır, mız mız... Çocuk gibisiniz. De haydi gidiyorum ben. Kafam şişti. Ben yapacağı bilirim." deyip çekti kapıyı çıktı. Onun ardında ortalık biraz durulsa da beyinlerini yakan sorular, hiç birinde şiddetini azaltmıyordu.

*

Behnan tavana diktiği gözlerini, tahta uzunlamasına yerleştirilmiş mertekleri saymaktan alamıyor, sürekli düşünmemek için kendini meşgul ediyordu. Ama nafile. Karmaşık düşüncelere teslim olup tekrar duygularını boğdu. Karaya ulaştırmalıydı. "Eeee! Şimdi ne olacak. Eniştem darağacını kurmuş. Namlusunu doğrultmuş. Topu, tüfeği de ne olur, ne olmaz diye yanı kurmuştur. Ya Teyzem, neden düşünemedim onların duygularının bu kıza bu denli derin olduğunu. Benden bile değerli kız. Yanlarında sanırım duygularımı ötelemek istedim. Onu burada görmek tahammülsüz. Çocuğun doğması... Nasıl olacak kaldırabilecek miyim? Ben mi çekip gitmeliyim. ALLAHIM! Ne olur yardım et. Et ki yolumu göreyim. İçime tuz serpiyor bu kız. Cayır cayır yanıyorum. Ateş yok, küle döndüm. Dumanım tütmez, ne yapmalıyım. Ben mi gitmeli, onu mu yollamalı... Artık bu seçenek yok. Ben gitmeliyim. Başımın çaresine bakmam gerekir. Bu kız sahipli ama hiçbir şey de demiyor. Sır gibi gizemi beni daha da kışkırtıyor. Offf off Melania gene ortada ev efradını toplamaya çalışıyor."

GREJUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin