Yıl 1800
Yunanistan
Oyulmuş kayanın içine özenle yerleştirilmiş meşaleye benzeyen ama daha ağır yanan, kolay kolayda söndürülmedikçe sönmeyen bu yunan ateşinin titrek ışıklarının yansıması arasında Elza, gözlerini yarı hayal yarı uyanık araladı. Yan yana yatan kocaman iki insan görünce Elza "Tanrım! Benim aklımla oynama lütfen. En sooonnn ne oldu. En son... o iki koca adamı hayal meyal hatırlıyorum. Tabi yaaa! Onlar beni getirmiş olmalı. Aman tanrım!" dedikten sonra etrafı ürkütmeme gayreti içinde uyandığını fark ettirmeden göz ucuyla her yanı merakla kolaçan etmeye koyuldu. Önce tavana baktı. Elza "ulu Tanrım, on adamı üst üste koysan yine başı yukarı değmez." dedikten sonra tekrar gözlerini yatan bu iki insana çevirdi. "Bunlar insan değil. Yok, yok olamaz! Bunlar insan olamaz. Uyandırmadan kaçmam gerekir ama nasıl? Nasıl? Hem neden burada yaşıyorlar. Bunların evleri yok mu?" diyerek tekrar gözlerini etrafta bir tur daha attırdı. "Burası nasıl bir yaşam alanı. Dışarısı buz gibi. Yavaş yavaş kışa hazırlanıyor ama içeri.." dedikten sonra tekrar sağa sola bakıp "Hiçbir ısıtma aracı olmadan nasıl böyle sıcacık ve ferah" dedi ve son bir kez etrafı tekrar kolaçan ederken gözlerine bir şey daha ilişti.
"Buuu, bu da ne! Tam iki dev insanın arasından daha küçük bir bacak fark etti. Elza bu küçük bacak bu şeylerin yavrusu olmalı. Tanrım ne diyorum ben. Sanki bu şeylerden hayvandan bahseder gibi ediyorum ama değiller biliyorum. Öyleyse kim bunlar."
Küçük bebek "ıııhhh ıhh!" derken bu küçük yavrunun sesine uyanan koca şeylerden biri irkildi. Elza aynı anda refleksle gözlerini hızlıca yumdu. Çocuk devamla ufak ufak ve de kesik sesler çıkararak ağlamaya çalışırken Feodras'ın karısı Heista doğruldu. Çocuğu kucağına çekti. Koca memelerini ağzına dayadı. Hestia çocuğunu emzirirken de küçük konuğunu göz ucuyla takip etmeyi ihmal etmiyordu. Hestia konuğunu iyice inceledikten sonra yanında yatan, arkası dönük kocası Feodras'ı dürterek "Feodras bu kızı neden burada tutuyorsunuz. Ne yapacağız bu zavallı insanla." Dedi.
Feodras "ıııhhhh!" diyerek kendisini tekrar uykunun kollarına atma isteğiyle cevaptan kaçındı. "Emzir çocuğunu da yat. Sonra düşünürüz." Dedi.
Hestia "Sizin bu dağdan her indiğiniz zarar zaten. Ben size bu dağdan inmeyin demiyor muyum? Hem indiğiniz yetmezmiş gibi acayipleri de toplayıp getirmeye başladınız." diyerek yarı sitemkâr "beni duymuyor bile. Kime ne diyorum ki zaten." diyerek homurdanan Hestia bir süre sonra emzirdiği küçük kız bebeğini yanına yerleştirip yüzünü konuğunun tarafına dönerek uykusuna tekrar daldı.
Bir süre sonra ses çıkarmadığını ve çocuğun da uyuduğunu düşünen Elza yine gözlerini temkinli aralar vaziyette tekrar muhasebeye koyuldu. "Ne, ne anlaştı bunlar şimdi. Bu dil de neydi? Bunlar kendileri aralarında ne geliştirmişler. Ne yapmam gerek Ulu tanrım! Bunlar beni ne yapmak isteğiyle bu ine soktular. Anlamam mümkün değil. Ya kaçmaya çalışırken uyanırlarsa." diyerek gözleriyle yanan ateşin zayıf ışığında kapı aranırken Elza "Burada kapıya benzer bir şey de yok ama durrr!" deyip gözlerini belli belirsiz ışık süzülen tavana dikip "Ulu tanrım! Bu tiz ışık dışardan geliyor. Buranın giriş yeri yukarıda olmalı. Ama nasıl? O zaman ben onca yüksekliğe nasıl çıkarım. Burası acayip bir alan. Hele bu insan mı nedir bilmediğim ırk daha da acayip." dedikten sonra karnını yokladı. Bom boştu. O kadar boştu ki yana yığılan karın etini sıkıp "Günlerdir açım. Kalksam bile yığılır kalırım şuracıkta yine. Oofff! Tek çaremin beklemek olması çok kötü." deyip tekrar gözlerini yumdu.
Tek çekişme bu çiftin arasında değildi. Goran'ın karısı Elanor kendi sorularını bir türlü umursamayan Goran'a dönerek "heyy! Duyan varmııı? Sesimi duyan varmıııı?" diye bas bas bağırmaya başladı. Goran telaşla"şiiittt şit! Sakin ol! Duyacaklar! Ne bağırıyorsun." Dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA
Misterio / SuspensoBu dünyada, gördüklerimiz ve bildiklerimiz dışında başka zamanlar, başka diyarlar ve gizemler saklı. Vanessa bunları bilmeden bir adım atsa da artık onun için dönüş yapmak zordur. Başına büyük bir bela... Hayır! Büyük bir lanet almıştır. Ve tanrı so...