ÇARŞAMBA
İZMİR
Yıl 1921
Sabah yavaş yavaş hâkimiyet kazanmaya çalışıyor, güneşin ilk pırıltılarını dağların arasından gösterip gösterip çekiyordu. Hava çok kasvetliydi. Güneş doğmakta nazlı, yoğun sis bulutu hâkimdi. Sünuş zaten karanlık olan evini, günün ilk ışıkları düşmesin diye, simsiyah çarşaflarla açık olan yerlerini kapamış, çırasını yakmıştı. Çarşamba onun için kutsal ve de çok önemliydi. Yedi meleği temsilen, yedi tavus kuşu tüyü dikmiş, tam ortasına çırasını yakmış ve kara kitabını açarak tanrısı Azda'ya şöyle sesleniyordu.
*[Taus yedi meleğin en yücesiydi. Onun ezidi dinine göre ateşten olma bir şeytandı. Taus Azda'nın yarattığı kullara secde etmeyen kibirli bir melekti ama Sünuş asla şeytan lafını ettirmezdi. Ona göre Taus kutsal bir melek, tanrının tüm görevlerini yüklenen bir diğer tanrı sayılır. Doğrudan yardımcısıydı.]
" Eyyyy! Azdaaa! Taus'u çağır bana! Çağır ki sorayım. Azdaaaaa!" diye ellerini açıp kendi dilinde kitabında ilahiler tekrarlıyor ve ardından devam ediyordu. "Azdaaaa! O kız senin. Başka zamandan başka yerden sıçrattığın vücudun mu? Söyle Azdaaa! Bir işaret gönder. Gönder ki bileyim. Sırrını çözeyim. Yoksa siz düşmüş melekler tanrı oğullarının insan kızlarına ektiği tohum mu? Tausu yolla bana Azdaaa" dedikten sonra Sünuş, yaktığı çırasına önceden efsunladığı ve yedi türbeden alıp kutsal saydığı büyülü, ölü toprağını serpti. "Taussss! Sen kutsal ateşsin. Kızıl ve kutsal ateş. Bu kutsal Çarşamba da bana yardııımmm et!" diyerek serpti. Çırası toprakla söneceğine öyle harlanmıştı ki eşsiz pırıltılar cümbüşünde içinde alev alev Vanessa'nın dağını görüyordu.
Sünuş "Taussss, Tauusss. Yüce bilge ateş" diye bir daha toprağını serpeledi. Ardından çıra öyle harlandı ki karanlık odayı yıldızlar gibi donatıp pırıltısında boğdu. Sünuş büyülü, iri gözlerini ateşin rengârenk cümbüşüyle doldurdu ve adeta büyülendi. Etraf ateşin sıçrattığı ateş böceği gibi raks eden parçacıklarla dolup taştı. Nihayet Sünuş'un gözlerinde Vanessa'nın yaşadığı tanrıların dağı Maytikas tepesi Olympos, tüm heybetiyle belirdi. Sünuş gördüklerini bir bir kaydediyordu. Bu heybetli tepeden akan kan, ateşin kızıllığına inat o kadar kızıl akıyordu ki sünüş "Azdaaa, Azda bu kız kanlı. Dehşeti getirdi. Kendi tanrısından bir yük, bir vücut çalmış. Öyle mi? Azdaaa ve Taus bizi korusun." dedi ve çırasını söndürdü. Yavaş yavaş Sünuş'un gözlerindeki siluet eridi. Ama aklı, dehşeti kaydetmişti. Gerdiği çarşafları bir bir söktü. Etrafın tüm delillerini kocası uyanmadan yok etti. Çünkü eşi ona artık büyü istemediğini, kendisini kaybetmekten çok korktuğunu defalarca açık bir dille ifade etmişti. Neyse ki Sünuş, o uyanmadan merakını dindirmiş ve tüm sorularının cevabını almıştı.
"Eee! Bu kız bir emanet taşıyor ve bu çalınmış bir emanet. Tanrıya kurban edilmeli. Bu benim tanrılarımla onun tanrılarının savaşı benim tanrılarım düşmüş meleklerse onun tanrıları Zeus ve diğerleriyse diye muhasebe yaparken birden kafasında bir ışık yandı. Anladııııımmmm! Anladım. Hera'ya bağlı bir durum bu. Tam çözemedim ama yakaladım. Bunu da çözerim elbet. Ne yapmalıyım. Ya bu çocuk Taus'un başka bedende yolladığı bir reenkarnasyonsa, ne yapmalıyım. Acaba kasabalıdan korumalı mıyım? Yoksa kasabayı kışkırtıp onu yem mi etmeliyim? Benim her dediğime kadınlar itibar eder. Yıllardır her yönlendirdiğim çıktı. Ne yapmalıyım. Yanlış bir şey yapıp Tausu kızdırırsam. Azda yardım et bana. Ne olur Azdaaaaa!" diye bağırdı. Öğrendiklerinin ağırlığı çökmüştü. Göğsü daraldı. Çok düşünmeliydi. Kendi dini ile de arasında bağ kurdu. Vanessa ona göre Taus'un başka zamandan yolladığı bir yolcu olabilir miydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA
Misterio / SuspensoBu dünyada, gördüklerimiz ve bildiklerimiz dışında başka zamanlar, başka diyarlar ve gizemler saklı. Vanessa bunları bilmeden bir adım atsa da artık onun için dönüş yapmak zordur. Başına büyük bir bela... Hayır! Büyük bir lanet almıştır. Ve tanrı so...