NEFİLLER
Yunanistan
Yıl 1821
Yunanistan'ın batısında arta ve yanna illerinin sınırında arachthos nehri üzerinde yer alan, tek kemerli Osmanlı yapısı Taş köprünün kemeri arasından esip geçen rüzgârlar, tıpkı bir yolcu treni gibi insanın içini heyecanla hop oturtup hop kaldırıyordu. Etraf öylesine ıssızdı ki tarihe meydan okuyan bu taş köprü tüm heybeti ve zamanından bu yana ihtişamından ödün vermemiş kibriyle, bir yolcuyu daha ağırlıyordu. Ama buralar hiçte tekin değil der gibi tehdidini de yolcusunun kulağına fısıldamaktan geri kalmıyordu. Bu tehdidi çok iyi anlasa da Elza, yorgunluktan içi geçmiş bir çuval gibi kendisini bu plaka köprüsünün dibine bırakı vermişti. Öyle ki onun bu saatler, hatta günler süren yorgunluğu ile tam beş saatlik süren uykusu, iki acayip adamın onu, elindeki kullandığı itburnundan yapılmış esnek ama sağlam değneğini ona dürtmesiyle son bulmuştu. Elza, derin uykusundan silkinerek uyanmak zorunda kalmış iki heybetli iri yarı adamı kendisine dik dik bakarken bulmuştu. Bu iki insan mağara adamı kadar bakımsız, kıyafetleri yırtık pırtık, yamalı, bacakları ise neredeyse diz kapaklarına kadar açık ve çalı çırpı çizikleriyle yarı taze, yarı kurumuş kanlarla doluydu. Bu iki adama donarak baka kalan Elza, diğerinden biraz daha kaba olan Feodras'ın konuşmasıyla irkildi.
Feodras kalın, tok ama göründüğünün aksine güven veren sesiyle "Kalk! Ne arıyorsun burada! Konuşş!" dedi.
Elza dili boğazına akmış, korkudan dudakları titriyordu. Hatta dağılan ağzını toplamaya, açlık ve susuzluktan takatsiz vaziyette "şee şeeyyyyy!" diyebildi. Ama o kadar bitkin ve yorgundu ki zorla dudaklarından dökülen bu cümlelerin ardından, korkunun da etkisiyle usulca köprünün dibine tekrar yığılı vermişti.
Feodres'in arkadaşı Goran "Tam da böyle bir belaya ihtiyacımız vardı." Dedi.
Feodras "Kes sesini Goran!" diyerek arkadaşını payladı.
Goran "Tamam! Kestim! Ama bu kadını burada bırakırsak, bu köprünün dibinden açlık ve susuzluktan asla ayılamaz. Bu takatsizlikle de gece kurda kuşa yem olur."
Feodras "Eeee! Ne yapalım. Görmüyor musun? Bizi görünce kadının dili tutuldu."
Goran "En azından ölmesinden iyidir. Hadi dev! Yüklen şu kadını! Hem o seni görünce bayılmıştır. Eminim ki daha önce iki metrenin üstünde bir adam görmemiştir. Hahh ah haaaa!"
Feodras "Ne o, sen kendine hiç bakmıyorsun herhâlde."
Goran "Haklısın. Eğer bu kadar sıra dışı olmasaydık bu kadını bayıltmaya gücümüz yetmezdi. Baksana! Yıllardır insanlar ne zaman bizi görseler, usulca çocuklarının ellerinden tutup içeri alıyorlardı."
Feodras "Aptallar! Bizim insan yuttuğumuzu düşünüyorlar. Çocuk yiyen, yam yam sanıyorlar. Zavallılar!"
Goran "Boş ver! Hadi yüklen kızı evimize götürelim."
Feodras "Baksana çok güzel. İnşallah iştahımız kabarıp akşama yemeyiz."
Goran "hah haaaaaahhh hah!" kahkaha atmaya devam ederken Feodal söylenerek Elza'yı omzuna attı.
"Ne o, hoşuna mı gitti ha!"
Goran "Gitmez mi?" Elleri ile ilerideki dağı göstererek "Şu lanet olası dağda her tür mahlukatı, otu, boku yedik de hiç böylesi bir sülünü yememiştik. Hahhhahhhaaaaahah!" diyerek yola koyuldular.
*
Castor, yarı aralayarak gözünü "suuu! Su! Ihhh suu!" diye sayıkladı.
Abdera telaşla "Castor! Castor iyi misin?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA
Mystery / ThrillerBu dünyada, gördüklerimiz ve bildiklerimiz dışında başka zamanlar, başka diyarlar ve gizemler saklı. Vanessa bunları bilmeden bir adım atsa da artık onun için dönüş yapmak zordur. Başına büyük bir bela... Hayır! Büyük bir lanet almıştır. Ve tanrı so...