KAYIP
Yıl 1921
İzmir
Tamara "Ahhhh! Ahhh! Belimmmm! Belim, belim! Kırılasıca belim! Bir doğrulamadın gittin. Off! Of! Of! Şişiiiittt! Camuka" deyip bir tekme salladı. Devamla "şiiittt! Aptal at! Kalksana! Ölümüm pahasına sana yiyecek buldum. Kalk, kalk hadiiiiii!" deyip eğilerek hayvanın ağzını kendisine çeviren Tamara, kurumuş kanı fark edince "cık! Cıııkkk! Cık! Tühhhh! Çok bile yaşadın. Sen üzülme. Bu lanet dünyadan göçtüğün her yer rahattır Camuka." diyerek başına oturdu.
Tamara "Biliyor musun Camuka, bazen bedenim öylesine ağır geliyor ki, tıpkı tuz yüklü çuval gibi onu sürüyorum. Oysa rüyalarım öyle mi? Eti kemikten soyutlamışçasına özgür oluyor. Uçuyorum. Dolaşıyorum. Geziyorum. Ahhhh! Ve en güzeli de Camuka yorulmuyorum. Hayat ne güzeldir. Genç olana, bu gece bir kız gördüm ki Camuka, yüzü aya inat kusursuzca parlıyordu. Gözlerinin içi asi volkan gibi kıvıl kıvıl yanıyordu. Memeleri dimdikti." deyip kendi memelerini sıkıyordu. Büyük bir tatminsizlikle "yoookkk! Yok, sen öldün! Hadi iyisin. Ben yaşayan ölüyüm. Camuka, bu gece onu görünce daha iyi anladım. Hem biliyor musun? Ben hiç gençte olmadım. Hep yaşlı doğmuş gibiydim. Hep kambur, hep çirkin." diyerek gençliğini gözünden geçirdi. On dört yaşında bile yüz yaşında görünmek zordu. "Zaten hayatım zorken bir de yüküm ağırdı Camuka. Annem bile 'ucubeeeee! Neredesin sen' diye beni çağırırdı. Ya babam! Ona ne demeli! Beni tam on bir yaşımda sattı. Koca, yaşlı on bir çocuklu bir adama. O da halime bırakmadı beni. Bir çocuk yaptıracak kadar ömrü oldu. Tanrıya şükür! Genç değildi de bir oğlanla kaldım. Ama tanrı onu bile benden erken aldı. Kala kaldım. Gelinim ne yapsın, beni atmakta haklı." diyerek gözlerindeki yaşı sildi.
Tamara "hem ben aradığımı buldum. Camuka, gelinim kıymetimi bilemedi ama o kız bilir. Hem bende haksızım biraz. Gelinime ve oğluma yeterince göstermediğim şeyler oldu. Ama rüyalarım beni buraya sürükledi. Bana ihtiyaçları var. Çarkı döndürmeliyim. Çakralarımı açmalıyım. Yetmeli artık bu uyuyuş. Uyanmam gerek Camuka." deyip son bir kez sırtını sıvazlayıp dertleştiği atını orada bırakıp çuvalından birkaç elma, armut, ekmek artığını alarak içeri girdi.
*
Sünuş, kocasıyla tekrar yatağına girmek zorunda kalmıştı. Bu gece yapması gereken önemli ziyaretini yapamamıştı. Ama aklı bir türlü onda değildi. Aklını gece gördüğü o ucube, huysuz kadını düşünmekten alamıyordu. Üstelik göğsünün ortasındaki aile mührünü de görmüş, gördüğünde ise gözleri, yüzü değişmişti. Tıpkı ona bir anlam ifade eder gibi. Ezeli tanıyor gibi bakmıştı. Diye içinden geçirip kocasına dönen Sünuş " Şiyar, o kadın?
"Eeeee! Ne olmuş o kadına."
Sünuş "O kadın gözlerimin önünden gitmiyor.
"Neden?"
Sünuş "Beni çok büyüledi. Herkesten farklı. Çok derin, bir yerlerde bir gizemi gizler gibiydi."
Şiyar "Bu kadar çirkinini dünya daha önce ağırlamamıştır herhâlde. O neydi öyle. Ben önce bir yaratık, yaban hayvanı falan sandım. Lambadan fırlamış cin gibiydi sanki."
Sünuş fısıltılarını, yürüyen kulaklarını düşünerek "yokkk! Bu kadın gördüğüm her şeyden çok farklıydı."
"tamam." diyerek Sünuş'a sarıldı. "uyu artık. Korkma." Dedi.
Sünuş içinden 'benim nelerle uğraşıp, neler gördüğümü bilseydin kormayacağımı bilirdin zaten.' diyerek kocasının asla onu anlayamayacağını düşünerek kafasında bin bir türlü sorularla uyumaya çalışıtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREJUVA
Mystery / ThrillerBu dünyada, gördüklerimiz ve bildiklerimiz dışında başka zamanlar, başka diyarlar ve gizemler saklı. Vanessa bunları bilmeden bir adım atsa da artık onun için dönüş yapmak zordur. Başına büyük bir bela... Hayır! Büyük bir lanet almıştır. Ve tanrı so...