BÖLÜM 15

33 5 2
                                    


GARİP KADIN


İZMİR

YIL 1921

"gırrrrrççç gııııırrr gırçççç gırç"

Tekeri bir sağa, bir sola yalpalayan, düzen tutturmakta zorluk çeken, kağnı zaten çelimsiz, bakımsız ve zayıf bir atla, Tamara'yı çekmekte zorlanıyordu. Allah'tan fakirlikten güveli, sararmaktan samana dönmüş ince bir döşeğinin ve yırtık pırtık, keçe battaniyesinin dışında fazla yükü yoktu da zavallı at günlerdir açlık ve susuzluktan dolayı zafiyetten kıl payı kurtuluyordu.

Tamara'nın annesi Gürcü kızı, Babası ise Rum asıllı Yunandır. Annesi Tamara'nın ismini, eski, Gürcü kralı III. Giorgi ve Oset kralının kızı Burduhan'ın çocuğundan esinlenerek koymuştu. Tamara o kadar zayıf, çelimsiz ve yaşlıydı ki tek başına ayakta bile durmakta zorlanıyordu. Tek çocuğu olan oğlu Alber'in ölümüyle, gelini Aura onu, oğlunun atı ve kağnısıyla sokağa atmıştı. Tamara zayıf ve yaşlılığının dışında o kadar huysuz ve çirkindi ki yüzündeki derin çizgiler biraz zayıflıktansa biraz da yıpranmışlıktandı. Ya gözleri? Gözlerindeki bakış, gece onu hiç görüp aşina olmayan hamile kadına çocuğunu düşürtürdü. Yüzünde ise yer yer serpiştirilmiş, sanki onu daha da çirkinleştirmek için tasarlanmış kocaman et benler vardı. Dudakları, Alt dudağını kıskandıracak derecede büyük ve yer çekimine maruz kalmışçasına sarkmıştı. Onun bu görünüşü, çirkinliğini, eksiksiz ve tastamam kılıyordu.

Tamara "Deeeehhhh! Deh! Allah'ın cezası! Deh! Olmaz olasıca! Daha genç olsan ne olurdu. Utanmasan in, beni sen çek diyeceksin. Tutma sapı!" Tahtadan ucu eski ve yıpranmış deri kırbacını son gücüyle tekrar atının kıçına salladı. "Dehhhhhhhh! Tıırrrrşşşş! Duuuurrrrr!" dedi. Eski bir çadırdan hallice, damı yarı çökük ve pencereleri kırık dökük bir evin önünde oğlunun atı Camuka'yı durdurdu.

*

Sünuş "ahhhhh aaahhhhh ıhhhh ahhh"

Sünuş'un kocası "heyyyyy! Sünuşş! Kalk, kalk uyan! Ne oluyor sana. Kalksana hadi!"

Sünuş "ihhhh ihhhh" diye kalktı.

"Dur! Dur bir nefes al, ver. Bu halin ne? Sanki harbeden çıkmış gibisin."

Sünuş " Göğsüm kafesinden çıkmadan Ssuuuu, su ver bana çabuk. Ihhh! ıhhh!"

"Ne oldu"

"Neyse ki bir rüyaymış. Sen benim gördüklerimi görmedin. İnsanların yüzleri, sökülüp yere düştü ."

"Nee! Bu nasıl bir rüya" derken Sünuş içinden muhasebeye koyuldu. Kocasını artık duymuyordu.

'Orası, orası onların yeri. Onlar o mağaranın içinde yüz yıllardır bekleyen, bulunamayan mağara. O insanlar, el almak, ilmini yükseltmek isteyen inkârcılar. Yok, yok olmaz! Olmazzzz! Olamaz! Bu işte sen yoksun. Çıkar bunu aklından. Sen yoksun Sünuş! Sen inkârcılardan olmayacaklasın.'

Şiyar "Heyyyy! Cevap ver! Cevap ver!" Sünuş kocasının yüzüne önce bön bön bakıp ardından "Dünya azabını seçmemmmm! Seçmem bennnnnnnnn!" diye avazı çıktığı kadar haykırdı.

*

Vanessa hızla çıktığı evden, dışardaki ocağın başına geçmişti. Hızlı hızlı odunları içine dizmiş, çırasını ateşlemiş yakarken Behnan arkadan "Heyyy! Vanessa, suçlu gibi evden neden hızlıca çıktın.?" Diye sordu.

Vanessa elinde çırasını yakmış, yanmakta olan çıra zaten nazlıyken, Vanessa'nın gözlerinin içinde yalpalanarak usul usul tekrar sönmüştü. Vanessa'nın eli ayağı panikleyerek "Yok! Yok, yok! Ne kaçacağım."

GREJUVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin