4

9.5K 180 28
                                    

"Memnun oldum." Sırayla kendilerini tanıttılar.

"Ben Selma. En büyük yengesi."
"Ben Eslem. Ortanca olanın esiyim."
"Ben de Ceyda. En küçüklerinin esiyim."

Çok fazla kardeş vardı. "Arslan kaçıncı çocuk?" Merve abla konuştu. "En büyükleri. Benden sonra o geliyor." "Anladım."

Pek konuşasım yoktu ama halam ile konuşmak iyi gelmişti. Gülümsüyordum. Yaşlı gözlerini siyah kalemle boyamış bir kadın konuştu. "Aman benim gelinim ne güzel gülüyor." "Gelinim?" "Ben de Sevim. Arslan'ın annesiyim." "Memnun oldum efendim." "Aman pek de görgülü. Anne diyebilirsin kızım. Şunun şurasında nikaha ne kadar kaldı ki?" "Teşekkür ederim gerek yok."

Benden böyle bir tepki beklemediklerinden ortamda gerilim oldu. Arkamdaki Selen olaya müdahale etti. "Annesini ve babasını yeni kaybetti de." "Anladım." Selen'in konuşmasıyla herkes eski samimiyetine geri döndü.

Merve abla bana çok güzel bakıyordu. Ancak Eslem ve Selma için aynısını söyleyemem. Görgüsüzce kollarının tamamını altınla kaplamislardi. Üstüne benim de takmam istendi. Bir sürü altın bilezik getirmişler. Ben takmak istemedim. İlk günün hatrına bir şey demediler.

Ceyda bana baktı. "Çok da gençsin. Kaç yaşındasın?" "20." "20 mi?" Ceyda,  Sevim'e baktı. "Anne kız 20 diyor. Arslan abi 30 yaşında. Aralarında 10 yaş var." "Aman ne olacak kızım? İkiside reşit. Bu yeterli." Ayağa kalktım. Bu anlık hareketimle herkes bana baktı. Anneannem kapının ucundan gözlerini açarak bana baktı.

Yerime geri oturdum. Selma abla tekrar bana baktı. "E senin planların nedir yeni gelin?" "Hukuk okumak istiyorum. Kendi büromu açmak istiyorum. Yıllardır aklımda." Eslem abla güldü. "Ana ne diyo bu gelin? Ne icirdiniz buna?" "Komik olan bir tarafı mi var?" "Ablam sen Mardin'in en zengin ailelerinden birisine gelin gidiyorsun. Ne okuması ne bürosu. Otur evinin hanımı ol. Sana koskoca Arslan Ağa'nın karısı diyecekler." "Ben şunun busu diye anılmaktansa kendi adımla anılmayı tercih ederim." "Amma da sivri dilli bu yeni gelin. Arslan abim kesse şu dilini." "Ne dediğini sanıyorsun sen? Siz böyle şeylere alışık olabilirsiniz ama ben değilim. O Arslan abiniz bana en ufak bir şiddet uyguladığında herkesi mahvederim. Ben Selçuk Kara'nın kızıyım. Babam ülkenin en iyi hakimlerinden birisiydi." "Hala baba diyor. Ölü kızım o ölü."

Daha fazla dayanamadım. Kendimi balkona attım. Nefes alamıyordum. Birazdan toplu katliam başlatacaktım. Tek umudum halam. Bir an önce gelse keşke.

Yanıma Emir geldi. Bacağıma sarıldı. "Abla!" Kucağıma aldım. "Söyle kardeşim." "Dışarıdaki arabaları gördün mü? Bir abi içine binmeme izin verdi. Hatta bir tur attık." "Ne kadar güzel." Emir yanaklarıma dokundu. "Sen ağladın mi?" "Yok ablacım. Makyaj biraz alerji yaptı o kadar." "Abla niye bu kadar kişi geldi evimize?" "Anneannemin misafirleri." "Anladım. Ben Meryem'in yanına gideceğim." "O kim?" "arkadaşım. Az önce tanıştık." Getirilen çiçekten bir dil kopardım." "Al bunu da götür. Kızlar ilgi sever. Onunla tam anlamıyla arkadaş olmak için onu mutlu etmen gerek." "Tamam abla."

Emiri yere indirdim koşarak çıktı. Balkondan izlemeye devam ettim. Arabalar tek tek gitti. Herkes gidince içeri girdim. Odama gittim. Oda poşetlerle doluyordu. Hediye getirmişler.

Onların parasında gözüm yoktu. Sadece meraktan içinde ne var diye baktım. Genel olarak takılar, ayakkabılar , çantalar ve giysiler vardı. Bir poşetin içinde telefon vardı. Heyecanla ayağa kalktım. Bana getirdikleri sim kartı yerine annemin sim kartını taktım. Kazadan sonra telefonun içinden almıştım. Telefonu açtım. Halama mesaj attım.

Ahter: Hala benim numaram bu.
Ahsen: Tamam halacim. Eniştem geldi. Durumu anlatıyorum. Benden haber bekle.

Güldüm. Hatta kahkaha attım. Anneannem geldi. Kapının önünde durdu. "Hediyeleri görünce bir mutlu oldun." "Ya ya ne demezsin." Gülmeye devam ettim." "Söyle azcik büyük sözü dinle. Siz gençler ne anlarsınız ki?" Anneannem yanıma oturdu. "Nasıl buldun ağayı?" "Bakmadım ki suratına." "Bakmadın mı?" "Hayır." "Aman neyse. Numarasını kaydediver." "Bana verdikleri simi kullanmıyorum." "Niye?" "Annemin numarasını kullanmak istedim." "İyi madem. Bende numarası var. Al yaz." Anneannem telefonunu uzattı. İstemeye istemeye kaydedip bir kere aradim.
"Anneanne yatcam ben. Çık artık." "Tamam yavrum." Anneannem odadan çıktı. Yatağıma uzandım. Üzerimde hala elbise vardı. Tavana bakarak gülümsedim. Telefonum çalmasıyla kendime geldim. Arslan arıyordu. Açıp açmamak arasında kaldım.

"Alo."
"Kimsin?" Sesi çok kalın ve derindi. Birilerini korkutmak için ideal bir sesti
"Ahter."
"Ahter, bu numara kimin? Neredesin sen?"
"Kendi numaram."
"Hayır senin numaran başka."
"Hangisinden bahsediyorsun bilmiyorum. Ama şu anda bana ulaşabileceğin tek numara bu."
"Bizim verdiğimize ne oldu?"
"Poşetin dibinde duruyor."
"Onu tak."
"Enredersin paşam."
"Dalga geçme benimle."
"Niye kaydetmek için aradım ki? Ya da niye açtım ki şu telefonu. Kapatıyorum. Sen de emirlerini seni dinleyen birilerine söyle."

Telefonu kapatıp bir kenara attım. Üstümü değiştirdim. Telefon çalmaya devam etti. Duymazlıktan geldim. Bir süre sonra sustu. Ekrana baktım. Arslan değil patronum aramış.

"Buyrun Murat bey."
"Ahter neredesin?"
"Kusura bakmayın, küçük bir aile işimiz vardı. Gelemedim."
"Ne zaman geleceksin?"
"Aslına bakarsanız Murat bey daha gelmeyeceğim. Evleniyorum."
"Hayırlı olsun. Yarın gel, imza işlerini halledelim."
"Tamam Murat bey."

Yatağa oturdum. Ders çalışmam gerektiği aklıma geldi. Dolabımdan kitaplarımı çıkarıp biraz ders çalıştım. Ders çalışırken kendimi kaybediyordum. Saat epey geç olmuştu. Telefonuma son bir bakış attım. Halam hiçbir şey yazmamıştı. Ben de uyumaya karar verdim. Uyumakta zorlanınca annemle benim şarkımı açtım.
 
Gözlerim kapalı bir şekilde şarkıyı dinlerken şarkıyı bir mesaj sesi bozdu. Arslan mesaj atmıştı.

Arslan: Yarın işin varsa ertele. Kahvaltı yapalım.

Keşke biraz daha kibar olsa. Kıçına tekmeyi vurmama az kaldı. Dayanmam gerekiyor
Ahter: Ne zaman?
Arslan: 8 de alırım seni.
Ahter: Tamam.
Arslan : iyi akşamlar.
Ahter: sana da.

Telefonu sessize aldım. "Fikret Kızılok bu kalp seni unutur mu" açtım. Onu dinlerkej uyuya kaldım. Gözlerimi açtığımda saat 7 olmuştu. Hazırlanmak için bir saatim vardı. Yataktan kalktım. Kısa bir duş aldım. Saçlarımı kuruttum. Taradım. Üzerime onu sinirlendirmek için kısa bir şeyler giydim. Belki bu halime sinirlenip beni şimdiden bırakmak isterdi. Siyah bir crop ve siyah kot pantolon giydim. Yanıma da gri bir hırka aldım.

İstanbul'da hep böyle giyinirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İstanbul'da hep böyle giyinirdim. Bu kıyafetleri annem ve babam ile beraber almıştık. O zamanlar kimse giyinimime karışmazdı. Bir de gel buraya bak.

Ben hazırlanana kadar saat gelmişti. Korna sesini duyup aşağı indim.

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz gençler?

Bu bölümden sonra işler iyice kızışacak ama spoi vermem 🤫🤫

Aranızda Mukaddes'i haklı bulan var mı? 🤔

Yıldız +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin