Aşağı indim. Karşımda Arslan duruyordu. Yüzüne ilk defa şimdi baktım. Boyu benden uzundu. Esmer, kısa sakallıydı. Gözleri benimkiler gibi maviydi. Geniş omuzları vardı. Elleri de oldukça güzeldi. Beni baştan aşağı süzdü. Beğendi mi beğenmedi mi anlamadım. Yüzü değişikti. Sinirlenmiş gibiydi de etkilenmiş gibiydi de.
"Ne bu kıyafet?"
"Anlamadım. Neymiş?"
"Sen nişanlı bir kızsın. Bunlar ne böyle? Genç kız kıyafetleri. Kolunda bilezik de yok. İnsanlar seni bekar sanacak."
"Ben daha 20 yaşındayım. Bunları giymem gereken yastayım. Ayrıca nişanlı da değilim. Hem de ben görgüsüz gibi kolumu kuyumcu dükkanına çevirmem."
"Bizim buralarda birisinin karısı olduğunu belli eder altınlar. Sen de ister ilkel de ister mağara adamı onları takacak ve bunları bir daha giymeyeceksin. Mağazaya götüreyim tüm mağazayı satın alayım sana. Ama şunları giyme. Benim de bir adım var. Nişan işine gelince..."
Cebinden bir kutu çıkardı. Bir alyans vardı.
"Dün boşboğazlık yapıp aileme saygısızlık etmeseydin onlar takacaktı. Şimdi ben takıyorum."
"Pardon ben mi ailene saygısızlık etmişim? Senin o ortanca yengen ailemin öldüğünü yüzüme vurmasa hiçbiri olmazdı." "Neyse ne. Onlar senin büyüğün benim ailem. Saygılı olmak zorundasın. Geldiğin yerde nasıl oluyordu bilmiyorum." "Ben sana anlatayım mı geldiğim yerde ne oluyordu? Geldiğim yerde kadınlar kuluçka makinesi yerine insan olarak görülüyordu. Evlilikler aşk üzerine yapılıyordu. Adını huyunu suyunu bildiğin kişiyle evleniyordun. Burada ise ailesine katlanmak zorunda olduğum birisi ile evleniyorum. Ve bunu bana soran yok. Evleneceksin dediler diye evleniyorum. Anladınız mı Arslan bey."Arslan bir şey demedi. Etrafa baktı. Sabahın erken saatleri olduğu için kimse yoktu. Bağırışlarım yüzünden anneannem cama çıktı.
Arslan bir şey demedi. Canımı acıtmadan kolumu tuttu. Bana yaklaştı. "Daha fazla bağırmasan ve dikkatleri üstümüze toplamasan olur mu? Gideceğimiz yerde benim de edeceğim iki çift lafım olacak. Şimdi bir şey demiyorum." Kolumu geri çektim. Ona baktım.
"Arabaya geç." Bir şey demeden arabaya oturdum. Ondan olmayan tarafa baktım. Arslan arabaya bindi. Arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Halamdan mesaj bekliyordum. Sürekli telefona baktığımı görünce sorguladı.
"Neye bakıyorsun?" "Saate." "Lafı gelmişken... Sen neden bizim sana aldığımız simi kullanmıyorsun." Ona baktım. Anlatsam bile ne değişecekti ki? Bu hanzo mu anlayacaktı beni? Umursamaz şekilde cama döndüm. Dirseğimi cama yasladım. Elimi yumruk yaptım ve kafamı yumruğa koydum.
"Bir şey sordum cevap ver." Ruhsuz bir sesle konuştum.
"Annemin numarası. Ondan bana kalan tek şey. He bir de anneannem var doğru. Beni satmaya çalışan bir anneanne."
"Bir de kardeşin var."
"Tanıştınız mı?"
"Evet. Arabayla tur atmak istedi. Etrafta bir tur attık beraber. Yeğenim ile iyi anlaştı."
"Mevsim mi?"
"Evet. Anlattı mı?"
"Anlattı. Dün gece tek mutlu olan oydu."
Arslan bir şey demedi. Çenesini sıktı. Yola baktı. Şehirden uzaklaştık. Şehirin çıkışındaki bir restoranta gittik. Burayı daha önce hiç görmemiştim. Otoparka arabayı park etti. Beraber indik. Elimi tutmak istedi. Ben istemesem de elimi tuttu.Beraber içeri girdik. Sandalyemi çekti. Karşıma oturdu. Yanımıza bir garson geldi. Arslan masayı donatmalarını istedi. Ben etrafı izliyordum. Bir şey eklemedim. Garson gitti.
Arslan ile başbaşa kaldık.
"Şimdi evin önünde söyleyeceğim şeylere gelelim. İlk olarak benim adetlerime laf etmeyi keseceksin. Ben sana o altınlar takılacak dediysem tak. Kıyafet konusunda , evet genç kızsın. Ama artık nişanlısın ve ben nişanlımın öyle giyinmesini istemiyorum. Ailem konusunda, onlara boyun egeceksin. Tabii ki seni savunacağım. Sen benim karım ben senin kocan olacağım. Seni yengelerimin eline bırakmam ama sen de onlara karşı saygılı olacaksın. Annem ve babama hürmet edeceksin. Ailenin acısı hala üstünde olabilir. Buna saygı duyarım ama bu olay eninde sonunda olacak."
"Hangi olay? Sen bana emir vereceksin. Ben de sana tamam mı diyeceğim?"
"Öyle demedim. Öyle anlamak istiyorsun."
"Neden isteyeyim?"
"Bu olayın kötü olduğu konusunda o kadar kesinsin ki iyi olacağı ihtimali seni korkutuyor."
"Ben senin kurallarına tamam derim. Tamam. ne istiyorsan o olsun. Ama ben de bir şey istiyorum."
"Eğer bana ters gitmeyi bırakırsan tamam. Her zaman bu kadar sakin olmayabilirim. Ona göre benimle ters gitmeyi kes."
"Ben okumaya devam edeceğim."
"Hayır."
"Ne ama..."
"Hayır."Garson yemekleri getirdi. Masayı hazırlayıp gittiler.
"Arslan..."
"Yemeğini ye Ahter."
"Bu kadar geri kafalı birisiyle evleneceğime inanmıyorum. Okumama bile izin vermeyen bir dağ ayısı ile evlenmeyeceğim. Anneannem istiyorsa beni sokağa atsın."Çantamı tutup kalktım. Arslan arkamdan geldi. "Ahter dur." Arkam dönük yürümeye devam ettim.
"Çok alışkınsın birilerinin senin sözünü dinlemesine ama ben kimseye kolay kolay boyun eğmem Arslan Soylu."Koşarak oradan çıktım. Taksi beklemeye başladım. Halamı aradım.
"Hala."
"Ahter'im."
"Ne yaptınız?"
"Düşünüyoruz Halam. Ama halledeceğiz. Sakın nikah kıyma. Nişan atabiliriz ama nikah çok uzun sürer Ahter."
"Tamam hala."Arslan'ın geldiğini görünce telefonu kapattım. Ellerimi göğsümün altında birleştirip yola baktım.
"Ahter gel."
"Çok beklersin."
"Sabrımı sınama. Şu anda hala sinirli değilim. Beni sinirlendirme. Şımarıklıklarını baban çeker."Arslan'ı ittim. "Yeter be!" Gözümden yaşlar aktı. Birkaç kere daha ittim. Arslan her itmemde bir adım geri düştü. "Yeter. Allah kahretsin hepinizi. Allah canımı alsa da kurtulsam. Evet . Evet babam öldü. Şu siktiminin hayatında 2-0 gerideyim çünkü ailem yok. Ama ne yapabilirim? Bunu sürekli hatırlaytnca ne olacak? Acı çekmem hepinizin hoşuna mı gidiyor."
"Ahter dur."
"Hala bana emir veriyorsun yeter. Kendimi parçalamak üzereyim!"O kadar yorgundum ki daha fazla vuramadım. Arkamı dönüp ağladım. Arslan arkamda beni izliyordu. Göz yaşlarımı sildim. Arslan yanıma geldi.
"Özür dileyecektim."
"Yere batsın Özrün."
"Ben sana karşı bir adım atmaya çalışıyorum. Sen de karşılık ver."Belki haklıydı belki de değildi. Daha fazla başım dik duramadım. Arslan bana yaklaştı. Bana sarıldı. Geri çekilmedim ama karşılık da vermedim. Başım göğsüne geliyordu. Çenesini kafama koydu. Ellerini sırtımda gezdirdi.
"Baban konusunda üzgünüm ama okul konusunda cevabım net."
Onu ittim. Bana hala ne diyordu.
"O zaman o yapmamı istemediğin her şey var ya... Hepsini en iyi şekilde nasıl yaptığımı izlersin."
"Yapamazsın."Telefonum çaldı. İkimizde birbirimize baktık. "Kim arıyor seni?" Halamın olduğuna emindim. Çünkü bu numara sadece halamda ve Arslan da vardı. Elimi cebime götürüp sesini kistim. "Kimse." "Aç telefonu." "Hayır." Sinirden gözleri kızardı. "Ahter o telefonu aç dedim. O telefonu alır kırarım."
Telefon ekranına baktım. Gerçekten Halamdı. Sesim titreyerek açtım.
"Halacım biz şimdi enişten ile konuştuk. Halledeceğiz sanırım o işi. Birkaç güne ordayim."
"Hala..."
"Korkmana gerek kalmadı. Her şeyi çözeceğiz."
"Hala..."Arslan telefonu elimden çekti.
"Sen daha fazla üzülme güzel kızım. Ben seni kimseye yedirtmem."
"Kızınız benimle gayet iyi. Onu yiyen eden de yok. Size iyi günler diliyorum."Arslan telefonu kapattı ve yere attı.
"Gider yenisini alırız. Sıkıntı yok. He ayrıca sim kartını da beraber alalım. Arayıp arayamayacağın numaralara bakalım."
"Halam o benim."
"Halan ile bir daha görüşmeyeceksin ne yazik ki."
"Yoksa?"
"Ne yoksa?"
"Yoksa ne olur? Çeker vurur musun beni? Ölmekten korkmayan birisini tehdit edemezsin. Yoksa sen de beni kardeşimle mi tehdit edeceksin? Halam bunu senin yanına bırakmaz."Arslan'ı sevdiniz mi?
Bölümde en sevdiğin kısım hangisiydi?
En sevmediğiniz kısım hangisiydi?
Sizce Ahter kendine nasıl bir yol çizmeli?
Bölüm sınırı
7 oy
15 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız +18
RomansaSevgili kocam bana bir adım yaklaştı. Arkamdaki makyaj masasına takılıp daha fazla gidemedim. İyice yanıma geldi. Elini kaldırdı. Saçımı kulağımın arkasına koydu. Nefesini hissedebiliyordum. Gözlerimi kapattım. Elinin tersiyle boynumu baştan aşağı...