Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, teşekkürler şimdiden :)🤍
Ve tüylerimi diken diken eden o iki kelime: "Haluk Altun!"
"N'olmuş o-" Batu Demirbaş sanıyorum ki ortaya bir küfür savuracaktı, belki de birden çok... Ama yine sanıyorum ki ben olduğum için ondan beklemediğim bir şekilde sustu. "N'olmuş ona?"
"Beni aradı." dedi Ateş dişlerinin arasından konuşarak.
"Bunu hobi olarak yapıyor evet biliyorum." Batu Demirbaş sakinliğini korumakla kalmıyor aynı zamanda alaylı konuşuyordu. Ateş bu cümleden rahatsız olduğunu gözleriyle ve sıktığı yumruğuyla belli ederken Batu Demirbaş gülümsemekle yetindi.
"Avukat Hanım'ın elimizde olduğunu biliyor ve..." Ateş'in gözlerime bir iki saniye bakmasıyla sonra cümlesini benim buradaki varlığımdan dolayı tamamlamak istemediğini anlamıştım.
"Blöf yapıyor." Batu Demirbaş ellerini ceplerine soktu ve gözlerini kısarak ciddileştiğini belirtti.
"Emin değilim Batu," Ateş sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdi. "O ses tonu-"
"Ateş... Seni anlıyorum. Ama artık taviz vermeyi bırakmalısın, kardeşim." Ateş o adama neden taviz verseydi ki?
"Taviz vermekle ne alakası var?" Ateş bir anda sesini yükseltince olduğum yerde donakalmıştım.
"Seni çok kolay manipüle edebiliyor, bunu kendine yap-"
"Daha fazla konuşmak istemiyorum. Bundan sonra olacaklardan sen sorumlusun!" Ateş geldiği hızla kapıdan çıkarken arkasından bakakalmıştım. Batu Demirbaş'a döndüğümde ise o bana bakıyordu.
"Bana sakın soru sorma." ciddi bir tavırla beni uyardıktan sonra tekrar alt kata indi. Onun odası orada mıydı acaba?
"Ahu Hanım," Selma Hanım'ın arkamdan gelen sesiyle o tarafa doğru döndüm. "Ben birkaç saatliğine burada olamayacağım. Dışarı çıkıyorum. Bir isteğiniz var mı?"
"Hayır yok, teşekkürler." zorla gülümsemeye çalıştım. O da gülümsedi. Yavaş hareketlerle evden çıkarken arkasında durup ona bakmam ilgisinden kaçmamıştı. Üst katın merdivenlerine doğru yöneldim. Merdivenleri çıktıktan sonra bir süre bekledim ve kapının kapanma sesiyle rahat bir nefes aldım. Sanırım Batu engeli hariç ev bana kalmıştı. Sonunda...
İlk iş odamın bulunduğu katın merdivenlerden de yukarı çıkarak bir üst kata baktım. Bir üst kat daha vardı. Bu ev kaç kattı böyle? O kata da çıktım. Her katta odalar hariç hiçbir şey yoktu. Fakat bu kat son kattı. Tüm kapıları teker teker yokladım. Hepsi kilitliydi. Sonra alt kata tekrar inip oradaki kapıları da olabildiğince sessiz bir şekilde yokladım. Sonra kaldığım odanın katına inip n'olur n'olmaz o kapıları da tekrar yokladım. Ev sahibimiz bana gerçekten güvenmiyordu sanırım. Haklıydı da... Merdiven inip çıkmaktan her ne kadar yorulsamda tekrar giriş katına indim. Salonda yarım kalan bir işim vardı. Bu sefer etrafı iyice kontrol ettikten sonra sessiz bir şekilde konsolun çekmecelerini karıştırmaya başladım. Bazı kağıtlar vardı ama o kadar gereksizlerdi ki... Saçlarımı kulaklarımın arkasına attım ve büyük bir ciddiyetle kağıtları incelemeye devam ettim. Ve hatta kendimi o kadar kaptırmıştım ki kulağımın arkasında hissettiğim nefes sesiyle irkildim.
"İşe yarar bir şeyler bulabildin mi bari?" Batu Demirbaş dibime kadar gelmişti ve ben bunu fark etmemiştim! Aniden arkamı dönmemle birlikte koca cüssesine toslamam bir olmuştu.
"Ne yapıyorsun dibimde?!"
"Asıl sen ne yapıyorsun, benim evimde?" ellerini arkasında birleştirdi ve kısık gözlerle bana bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
General FictionBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...