Çok sevgi ya çok sevgi!
Kalbimi bıraktığım sahneler varrr!.. Size de bırakıyorum.❤️🌼
Gözlerimi açtığımda bir arabanın içinde olduğumu fark ettim. Fakat neden ağzımın bir bantla kapatıldığını bilmiyordum. Ellerim ve ayaklarım da bağlıydı. N'oluyordu?
"Uyuyan güzel uykusundan uyandı mı sonunda?" diye sordu arabayı süren boğuk ses. Yerimde kıpırdanarak dikiz aynasına bakmaya çalıştım. Bu Batu'nun sesi değildi. "Kıpırdama!" dedi sertçe. En az ruhu kadar, kişiliği kadar, geçmişi ve şimdisi kadar kararmış gözlerine baktım. Bu o'ydu. Yanında ne işim vardı?! Boğazımdan çıkan boğuk sesler onu güldürmüştü. Arabayı yolun kenarına çekti. Hızla arkasını dönüp ağzımdaki bantı çıkardığında iğrendiğim yüzüne baktım. Senelerdir nasıl katlanmıştım bu çehreye?
"Batu nerede? Sen beni nasıl buldun? Onların elinden nasıl kurtuldun? Ne işim var senin yanında?!" soruları art arda sıralamam gülümsemesini büyütmüştü.
"Masum kızım benim..." gözlerindeki o ifadeyi çekip almak istedim o an. Bana acıyordu. Batu bile bana acımazken o nasıl bana acıyabiliyordu. "Seni onların elinden kurtardım ve sen bana teşekkür etmek yerine sorguluyor musun bir de?" suratına tükürdüm. Gözlerini yumdu. Gülümsemesi kısa bir an silinse de yeniden bana göstermekten kendini alıkoyamadı. Yüzünü elinin tersiyle sildikten sonra kısa bir an bekledi. Sert bir tokadı sağ yanağıma geçirdiğinde başımı cama çarpmıştım. Sertçe yutkundum. "Nankör!" diye bağırdı. Daha sonra arabayı tekrar çalıştırdı.
"Beni kullanacaksın yine! Amacın ellerinden kurtarmak değil." diye bağırdım. Cevap vermedi. "Bırak artık yakamı! Geber! Geber! Geber!" diye bağırdım art arda. Alnımdaki soğuk terleri hissettim.
"Sen gerçekleri öğrenmeden... O gün senin çaresizliğini büyük bir zevkle izlemeden ölmeyeceğim." dedi keskin bir sesle.
"Ne gerçeği?" diye sordum meraklı bir sesle.
"Günü gelince... Öğreneceksin." dedi. Arabayı sertçe sola kırdığında bu yol bana tanıdık geliyordu. Sertçe yutkundum.
"Beni nasıl buldun?" diye sordum tekrar. "Bulmanı geçtim... Beni sana asla vermezlerdi!" dedim sertçe.
"Ooo..." dedi alayla. "Ne çabuk kazanmışlar güvenini. Boşuna saf kızım demiyorum ben sana." dedi acıyan bir ses tonuyla.
"Senden güvenilir oldukları kesin!" dedim sertçe. Bir yandan ellerimi ve ayaklarımı çözmeye çalışıyordum fakat her seferinde başarısız oluyordum.
"Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun!" dedi sertçe.
"Anlat o hâlde! Bana onlar hakkında bildiklerini anlat!" dedim. Gözleri dikiz aynasından kısa bir anlığına gözlerimi buldu.
"Anlamıyorsun değil mi?" diye sordu alayla. "Yine anlamıyorsun." ses tonuyla bile beni küçümsemeye çalışıyor gibiydi. "Sen ne zaman bir işe yarayacaksın?" diye sordu durduk yere.
"Senin işine hiçbir zaman!" dedim sertçe. Güldü.
"Gelmek üzereyiz. Hazır ol." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Neye hazır olayım?" diye sordum. Cevap vermedi. Arabayı yolun kenarında boş bir araziye doğru çektiğinde nefesimi tuttum. Arabadan indi. Nefesimi bıraktım. Benim kapımı açıp sadece ayaklarımı çözüp zorla kolumdan çekti. İstesem de ona direnemedim. Bir güç engelliyordu beni. Bağırıyordum fakat kimse duymuyordu. İleride iki insan belirdi. Bir kadın bir kız çocuğunun elinden tutuyordu. Gözlerim kısıldı. "Nereye getirdin beni?" diye sordum bağırmaktan kısılan sesimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
General FictionBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...