Selam canlarım! Biraz açtık gibi arayı ama kaldığımız yerden devam...🖤🍃
🎼
"Ayaklarımı hissetmiyorum." dedi Alya'da uçaktan inerken. Ben de çok yorgun hissediyordum. Uçakta birkaç kez gözüm dalar gibi olmuştu ve bir ânda başımı Batu'nun omzunda bulmamla birlikte ayılmıştım.
"Sen demek ki benim yaptığım yolculukları yapsan var ya..." dedi Ateş eliyle ohoo hareketi yaparken.
"Bi' susmadınız abi!" dedi Kıvanç yakınarak, şakaklarını ovalamaya başladı. "Gidelim şu eve de biraz kafa dinleyelim artık."
"Arabalar gelmiş." dedi Mine ileriyi işaret ederken. Onlar önden önden ilerlerken ben içime dolu dolu çektim havayı. Sanki akciğerlerime yıllar sonra ilk defa oksijen doluyormuş ve ben yeniden hayat buluyormuşum gibi. Neden böyle hissettiğimi ise asla anlayamıyordum fakat sorgulama ihtiyacı da duymuyordum. Bazen en azından güzel olan şeyler sorgulanmamalıydı.
"Sevdin şimdiden?" dedi sorarcasına arkamdan gelen ses, Batu... Başımı olumlu anlamda salladım.
"Kafesinden kurtulmuş bir kuş gibi hissediyorum fakat sanırım hâlâ idrak edemiyorum ki o kafes her zaman benimle birlikte..." dedim dudaklarımı birbirine bastırırken. Cevap vermedi. Ne düşünüyordu merak ediyordum. Saçmaladığımı filan mı? Elimi tuttu. Bu bana vermek istediği cevap mıydı? Yanımda mıydı? Yanımda olsun istiyordum, beni kafesimden kurtarsın, daha fazla hapsolmayayım. Tutsun elimden, çıkarsın beni. Kurtarır mıydı?... Kurtar beni...
🎼
Arabalar sürekli bahsi geçen çiftlik evinin önünde durduğunda teker teker inmiştik. Valizler önden taşınıyor ve ben içten içe hiçbir şey almamış olmamın pişmanlığını hissediyordum, saçma bir şekilde. Buraya tatile gelmemiştim sonuçta. Bir anlaşma vardı ve ben buna uymalıydım. Kendimi buna şartlarsam işler kolaylaşırdı, umarım... "Ateş'e bakın!" dedi Mine dikkatleri üstüne ve daha sonra gözleriyle baktığı noktaya kilitlerken. Ateş ellerini havaya kaldırdığında kaşları çatılmıştı.
"Niye bana bakıyorsunuz, yine ne oluyor kızım?" diye sordu Mine'ye dönerken.
"Sana değil aptal! Atım olan Ateş'e." Mine gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığında havalanan kaşlarımla Ateş'e döndüm.
"Hahaha ne kadar komiksin sen!" dedi alayla. "Hani değiştiriyordun ismini? İddiaya girmiştik." duraksadı. "Atın ismine ismimi koymak ne ya?!" gerçek bir sitem vardı şimdi yüzünde.
"Niye? Bence yakışıyor. Baksana rengine..." dedi Mine az ileride büyükçe bir alanda duran ata hayranlıkla bakarken. "Ateş gibi... Kızıla dönük bence. Sen ne kadar inkar edersen et!" dedi omuzlarını kaldırıp indirirken.
"Ben de Afet'in ismini Mine diye değiştirmezsem!" dedi Ateş alaylı bir gülüşle. Onunda mı atı vardı?
"Hepinizin at tecrübesi var yani?" dedim sorarcasına birkaç adım daha onlara doğru yaklaşırken.
"Evet." dedi Alya. Yanımdan tatlı bir esintiyle geçip giden koku sahibine dönmeme sebep oldu. Sohbet yine Batu'yu sarmamıştı anlaşılan. "Ya sen?" kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Hiç deneme fırsatım olmadı açıkçası." dedim.
"O zaman birlikte binelim? Hem sana öğretirim ben! Şu hayatta en iyi yapabildiğim nadir şeylerden." dedi Mine heyecanla, gülümserken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
Fiksi UmumBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...