İnsan kendi seçimlerinin bedelini elbet öderdi. Fakat seçtikleri kadar ne yazık ki seçemediği şeylerin de bedelini ödüyordu. Doğmuş olmam tamamıyla benden bağımsız olsa da istisnalar hariç yaşamayı seçmiş olmam benim tercihimdi. Ve ben seçimlerimden mi seçemediklerimden mi zarar görüyordum, bilmiyorum. Onların arasında olmam da benim seçimim değildi fakat şuan tuttuğum eli tutuyor olmam tamamıyla benim seçimimdi. Yine bilmiyordum ki: Canımı seçimlerim mi yoksa seçemediklerim mi acıtacaktı?
Sımsıkı tuttuğum ve bırakmaya niyetim yokmuş gibi gözüken ellerimize baktım. İnsanların arasına çoktan karışmıştık ve ben henüz cesaretimi toplayıp Batu'nun yüzüne dahi bakamamıştım. Ela harelerim etrafı hızla taradığında Mine'nin ilerlediği fark ettim. Ateş, Alya, Duru ve hatta Emir'le Kıvanç'ın da olduğu VIP alana doğru gidiyordu. Derin bir nefes alıp Batu'ya döndüğümde onun da bana baktığını fark ettim. Fakat yüzünde herhangi bir ifade yoktu. "Yanlarına mı gideceğiz?" diye sordum sesimi duyurmaya çalışarak. Kafasını olumlu anlamda salladı. Beni yönlendirmesini beklediğimde o gözlerime bakmaya devam edince son çare yine ben onu yönlendirmeye başladım.
"Selam!" dedi Ateş oturduğu yerden tek elini havaya kaldırarak. Kalan herkesin kaçamak bakışlarla ellerimize baktığını fark edebiliyordum. Duru hariç... O dimdik gözlerini kaçırmadan bakıyordu.
"Siz nesiniz şimdi?" Ateş'in sorusuyla birlikte kocaman gözlerle ona baktım. Duru'nun buruşan yüz ifadesini gördüğümde alelacele bıraktım Batu'nun elini. Ona döndüğümde alayla gülümsediğini gördüm. Kaşlarım çatıldı.
"Ancak bu kadar cesursun." dedi kulağıma eğilip. Ardından yanımdan geçerek diğerlerinin yanına geçtiğinde kalakalmıştım. Mine'nin yanında Ateş ve Ateş'in yanında Kıvanç, onun da yanında Alya ve Emir, Duru, Batu... Yavaş adımlarla Mine'nin yanına doğru yürümeye başladım.
"Gel." dedi eliyle yanını gösterirken. Ben oturur oturmaz kulağıma doğru eğildi. "Konuşmuşsunuz anlaşılan." dedi gülümserken.
"Ne konuşmak anlatamam!" dedim alayla. "Ben konuştum o dinledi." Mine gülümsemeye devam ederken kaşlarım havalandı.
"Anladığım kadarıyla onu dinlemeden yargılamışsın. Bundan hiç hoşlanmıyor. Kimse hoşlanmaz." duraksadı. "Önyargıyı senin de hoş karşılamayacağını düşünüyorum."
"Mine benimki önyargıdan çok... Gördüklerimi yorumluyorum. Çözümlemeye çalışıyorum kafamda fakat bazen yanlış çözümleyebiliyorum işte ne bileyim?!" derin bir nefes alıp diğerlerine baktım. Herkes kendi hâlinde eğleniyordu; Duru, Emir ve Batu hariç... "Mine dışardan bakıldığında Batu sadece hiç tanımadığım bir insanı öldürmeye çalışan... Bir... Katildi." dediğimde Mine'nin yüzündeki gülümsemenin solduğunu fark ettim.
"Ona sormalıydın." dedi önündeki içkilerden birini alırken. "Dinlemeliydin önce. Sorgulamak senin hayat felsefen değil miydi?!"
"Sanki anlatıyor mu?! Sorularıma cevap veriyor mu? Nerden bilebilirdim karşımdaki adamın Batu'dan daha..." duraksadım. "Gerçi Batu'yu henüz kıyaslayabilecek kadar bile tanımıyorum ama... Neyse." dedim önümde döndüğümde. Mine dehşet içinde bana döndü.
"O adamla kıyaslamak mı?!" diye sordu. Bu tepkisi üzerine Kıvanç ve Ateş bize doğru kısa bir bakış atmıştı.
"Sakin ol. Bunu iddia etmedim. Sadece Batu'yu elbette sizin kadar tanımıyorum. Çok normal bir şey Mine fakat..."
"Fakat her şeye rağmen sana güvenmesini ve kendi iç dünyasını göstermesini mi istiyorsun?" cevapsız kaldım. Mine'nin yine dudakları aralandı. "Ahu ben 12 yıldır Batu'nun yanındayım. Kalan 17 senem ise yok zaten ben de... Batu önce beni değil acılarımı tanıdı. Mine'yle değil Mine'nin kötü kaderiyle tanıştı önce. Belki o yüzden beni bir abi gibi sarıp sarmaladı fakat sen de durumlar çok farklı..." yüzüme buruk bir gülümseme yerleştiğinde kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
Fiksi UmumBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...