Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi ki🤍
İki saat... Hayatımdan boş bir iki saat eksilmişti. Sadece endişelerimin getirdiği korku... Yoksa bu adamdan korkmuyordum.
"Geldik abi." arabayı süren adamın sesiyle birlikte ona döndüm. Bana bakmıyordu. Bu şekilde beni umursamadan arabadan indiğinde ben öylece yerimde kalakalmıştım. Ne olacaktı bundan sonrasında? Daha geldiğimiz yeri bile karanlık yüzünden net bir şekilde göremiyordum.
"Sevgili kızım arabadan inmeyi düşünür müymüş acaba?" onun o katlanılmaz ve alaycı sesini duyduğumda gözlerimi sımsıkı yumdum. Cidden tahammül edemiyordum. Varlığına bile...
"Abi!" dedi ondan yaşça büyük adamlardan biri kaşıyla gözüyle içeriyi gösterirken. Abi mi?! Neyin abisi bu böyle? Ne işler dönüyordu bu Allah'ın belası yerde?
"Gel şuraya!" o hızla kapıyı açıp beni sertçe dışarı doğru çıkardığında bi' anda iliklerime kadar donduğumu hissettim. Hava mı soğuktu yoksa içim mi soğuyordu? Ben arkada o önde ıssız ve tenha bir sokağa girdik. Yürüdükçe içimde bir yerlerde olmaması gereken bir duygu açığa çıkıyordu: korku...
"Nereye götürüyorsun beni?" diye sordum ona. Fakat hala beni umursamaz tavırlarıyla delirtmekle meşguldü. "Sana diyorum ahlaksız herif!" olduğu yerde durdu. Ben de durdum. Sessizlik. Gürültülü bir sessizlik.
"Bir daha," arkasını döndü. "Bir daha benim canımı sıkarsan... Olacaklardan ben sorumlu değilim. Canım kızım!" tehditkâr sesi ve gözleri her şeyi açıklıyordu. Herkesi ve her şeyi geçtim. Şimdi ben ne yapacaktım? Beni kim koruyacaktı?!
"Abi biraz acele!" dedi ondan yaşça büyük olan diğer bir adam. Arkamdan gelen diğer üç belki dört belkide beş kısacası arkamı dönüp saymaya üşendiğim kadar sayıda adamlar da peşimizden geliyorlardı.
Biraz sonra omuzlarım dik bir şekilde özgüvenli olmaya ve gözükmeye çalışarak peşlerinden eski yapılı bir apartmana girdim. Kapının önünde karşımıza çıkan adamlarla kısa bir konuşmadan sonra tamamıyla içeri girdik. Onlar merdivene yöneldiğinde arkama doğru kısa bir bakış attım. Çüş! Ordu! Burda ne üç ne dört ne beş... En az on tane adam vardı. Daha yeni bu kadar çoğaldıklarına emindim. Demek ki önemli olan noktaya gelmiştik... Güzel.
Biz aşağı doğru inerken basamaklar bitmek bilmiyordu ve giderek ortamın karanlıklaşması belki de ufaktan içimi ürpertiyordu. Karanlık... Gerçekten korkutucuydu..
"Işıkları açın!" diye bağırdı arkadan bir adam. Bir anda ortalığın aydınlanmasıyla bodrum tarzı bir yere indiğimizi fark ettim. Beni... Bana ne yapacaklardı bu manyaklar?! Sakin ol Ahu. Sakin ol! Sakin... O, iğrenç ellerini kollarıma geçirip beni sağlam olduğu belli bir kapının önüne zorla sürüklediği sırada ondan kurtulmak için herhangi bir çaba içerisinde değildim. Çünkü biliyordum. Kafasında bir şey vardı ve onu gerçekleştirmeden hiçbir şekilde beni bırakmayacaktı.
O, telefonunu çıkarıp ismini göremediğim şahsiyeti ararken ben etrafı inceliyordum. Yıkık dökük bir bodrum. Etrafta bir sürü raf... Raflar bomboştu. Her şey çok eskiydi. Yıpranmıştı. Şuan bende yıpranıyordum. Neyse... Burada kayda değer hiçbir şey yoktu. "Alo," onun sesini duyar duymaz gözlerim gözlerine kenetlendi. "Abi biz geldik." onunda mı abisi vardı? N'apıyorduk şuan? Mafyacılık mı oynuyorduk?!
Önümüzdeki kapı sonuna kadar açılırken içeriden gelen ışık fazlalığı gözlerimi kamaştırmıştı. Kısık gözlerle içeri girdiğim sırada sol şakağımda bir soğukluk hissettim. Korkuyla soluma doğru döndüğümde geri çekilmek zorunda kaldım. Bir adam... Pardon bir psikopat bana silah doğrultuyordu! Benim yüz ifademi inceledikten sonra büyük bir kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
Ficção GeralBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...