Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Şimdiden teşekkürler🤍
Peki şimdi ne olacaktı?
Ne olacağı çok açık değil miydi? Hayatım bir hiçe doğru sürükleniyordu. Ben kime ne yapmıştım? Ne yapmıştım ki hayat bana böyle bir oyun oynuyordu?
"Duru ben bizimkilerin yanına geçiyorum," dedi Ateş arabaya doğru yöneldiği sırada. "Geliyor musun? Yoksa burada mı kalacaksın?"
Duru bir bana bir Batu'ya baktı. "Burada kalacağım."
"Tamam o zaman ben kaçtım bey ve bayanlar. İyi geceler." Ateş arabaya binip geldiğimiz yolu geri dönerken içimi nedense kasvetli bir hava kaplamıştı. Nedense en çok ona güveniyordum. Belki daha önce karşılaştığım içindi belki de bir tek o güven verdiği içindi. Ama olsun. Ben kimseye güvenemezdim. Her ne kadar güven verse bile...
Gözlerim eve giren Duru'ya takıldı önce. Daha sonra Batu'ya doğru döndüm. Sonunda maskesini çıkarttı ve kafasını kaldırıp içine derin nefesler çekti. Bir süre sonra benimle göz göze geldi. Benim gözlerimle aynı renkte olan fakat bir o kadar farklı gözleri gereğinden fazla dikkatimi çekmiş olacaktı ki biraz uzunca bir süre bakakaldım. Çarpık bir şekilde gülümseyip eve doğru ilerledi. E bunlar beni burada bırakmışlardı?! Sanırım evin etrafına dizdikleri beş yüz tane(!) adama güveniyorlardı.
"Beni bu soğukta burada misafir edeceksiniz herhalde?" diye bağırdım arkasından.
"Ha ben seni unuttum," dedi arkasını dönüp. Aynen kesin öyledir. "Gel bakalım Ahu Korkmaz, Batu Demirbaş'ın malikanesine hoşgeldin." havalı olmaya falan mı çalışıyordu?
"Beni ne amaçla burada tutacağınızı bilmiyorum ve size güvenmiyorum. Neden güveneyim, değil mi? Beni burada tutmaya hakkınız yok hem-"
"Tamam en çok sen hukukçusun. Sadece misafirimiz olacaksın. Herhangi bir amaçla seni kullanmayacağız. Ama kullandırtmayacağız da!" dedi kaşlarını kaldırarak. Var ya! Kurtulduğumda herkes bunun sonucuna katlanacaktı!
Eve önden önden ev sahibiymişim gibi ilerlerken sokak kapısının önünde durdum ve Batu Demirbaş'ı beklemeye başladım. Sanırım ona böyle hitap edecektim. Resmi olmakta her zaman fayda vardı. Batu Demirbaş kapıyı açıp yine bana öncelik vermeden içeri girdi. Ben de arkasından girdim.
"Ne bu? Her yer siyah!" bu gereksiz ani çıkışıma anlam verememiştim. O da bana değişik bir varlığa bakarmış gibi baktığında omuzlarımı dikleştirdim.
"Üzgünüm. Katlanacaksın birkaç gün. Belki birkaç ay." dalga geçer bir şekilde konuşuyordu. Bir de gülüyordu! Komik miydi?!
"İnan bana en geç bir hafta içinde elinizden kurtulmuş olacağım. Beni sizin elinize bırakacaklarını mı sanıyorsun?"
"Sanmıyorum. Ama bırakmak zorunda kalacaklar." ciddileşmişti. Bu bir tehdit miydi?
"Kızın odası hazırmış." ne ara yanımıza geldiğini fark etmediğim Duru'ya doğru döndüm. Bana eliyle yukarı doğru çıkan merdivenleri işaret ediyordu. Batu Demirbaş'a doğru kısa bir bakış attım. O bizi takmıyor, deri ceketinin fermuarını indiriyordu.
"Dua edin, medeni bir insanım ve size zorluk çıkartmıyorum. Şimdilik." alaycı gülümsememle birlikte merdivenlere yöneldim. Şuan arkamdan nefret dolu bakışlar attıklarına emindim. Merdivenlerin sonunda geldiğimde beni uzun ve geniş bir koridor karşıladı. Tekrar üst kata çıkan bir merdiven vardı. Arkamı döndüğümde Duru'yla göz göze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aysız Gece
Fiksi UmumBir şehir... Sekiz kişi... Geçmiş ve gelecek arasındaki çatışma. Aksiyona karışan tutku ve aşk!.. Yenilgiler ve zaferler... Bu hikâye başta Batu Demirbaş ve Ahu Korkmaz olmak üzere; Ateş, Duru, Alya, Emir Kıvanç ve Mine'nin de hikayesi... Bize katı...