Perçemli Bela

264 33 6
                                    




*********************************

Alemin derdi ben olmuşum demek ki zamanında iyi koymuşum!

***************************************

Okul forması giymekten her zaman nefret etmişimdir. İki yıkamada çeken sweatshirtler, sofra bezinden hallice etekler... Dandik kumaş parçalarını forma diye yutturuyorlar, mantar gibi geziyoruz ortalıkta. Hayır, madem zorunlu kıyafet yapıyorsunuz, insanlar için giyilebilecek şekilde yapmak neden bu kadar zor? Özellikle okul eteğimiz, o kadar çirkindi ki fırsat buldukça okula eşofmanla giderdim. Yok çay döküldü, yok yıkadım kurumadı, yok amcamın dayısının kızının torunu hastalanmış giyemedim gibi akıl almaz bahanelere başvurduğum oluyordu. Hal böyle olunca da Selman Hoca ile sık sık karşı karşıya geliyorduk.

Yine okul eteğimi giymediğim bir gün, öğleden sonraki dersimizde Selman Hoca beni ve Tuğçe'yi yanına çağırdı. Tuğçe'yle birbirimize "Haydaaaa!" bakışı attıktan sonra odanın yolunu tuttuk. Hadi ben eşofmanlıyım o yüzden çağırıyor desek, Tuğçe ne yaptı acaba diye düşüne düşüne odaya girdik. Girer girmez "Ne yaptınız siz?" diyerek karşıladı bizi.

"Ne yapmışız hocam?"
"Siz benim başımın belası mısınız, kurtuluş yok mu sizden!"
"Hocam, ne yapmışız yine ya?"
"Sizin korkunuzdan kız bugün okula zor gelmiş, eşkıya mısınız lan siz!" Hiçbir şey anlamamıştık, ulan zaten sınava az kalmış, teneffüslerde bile ders çalışıyorduk ne yapmışız ki biz? Melül melül suratına bakınca açıklama yapma zahmetinde bulundu.
"Bacağını morartmışsınız kızın, ailesi okula geldi, şikâyet etti." Tuğçe'yle anlamsız gözlerle birbirimize baktık.
"Neden dövdünüz kızı?"
"Hocam, biz kimseyi dövmedik."

Küçük mavi gözlerini belerterek yalan söyleyip söylemediğimi tespit etmeye çalışıyordu.  Ben de bakışlarımı hiç kaçırmadan gözlerinin içine bakıyordum; ama adamda öyle bir göz vardı ki uzun süre bakmak mümkün değildi. Hem kız kendisini kimin dövdüğünü bilmiyor mu? İftira mı attı lan bize, ne oluyor?

"Kızı çağırın, gelsin yüzleşelim hocam, biz hiçbir şey yapmadık." Bekleyin siz bekleyin, der gibi başını salladı.
"Eğer bu taşın altından da siz çıkarsanız mahvederim sizi!" dedi.
Meğer beyefendi, bir şikâyet gelince "Kim yaptı bunu?" diye sorma zahmetine bile girmeden direkt bizi çağırmış. Tamam, daha önce bir milyon kere kavga etmiş olabilirim, hatta hakkımda 'Süeda'yı dövmek isteyenler' diye liste yapılmış da olabilir, hatta ve hatta Rukiye Hoca bu listeyi yapan kişiye gidip "Listenin başına beni yaz." demiş de olabilir; ama bunlar yargısız infaz yapabileceğiniz anlamına gelmez.

"Sen neden eşofmanlısın?" Heh sıra buna gelmişti şimdi.
"Hocam, eteğime çay döküldü, o yüzden."
"Sabah Bedrettin de gri eşofman giymiş anlaştınız mı yoksa siz?"
Evet hocam, anlaştık gri eşofman ordusu kurduk, koltuğunuzdan edeceğiz sizi. Bu adam iyice kafayı yemeye başladı. Ya Sabır!
"Hocam, ne alakası var, denk gelmiş." dedim. Önündeki kâğıda gri eşofman giymiş, diye not aldı. Allah'ın psikopatı, Allah'ın kenafir gözlü, kerkenez suratlı, engerek yılanı kılıklı çamur zıpzıpı yaptığım her hareketi not alıyormuş meğer. Çattık ya, diyerek çıktık odadan. İnzivaya çekilip ders çalışalım diyoruz, olaylar silsilesi peşimizi bırakmıyor arkadaş.

Biz sınıfa doğru yöneldiğimizde dayak yiyen kızın ablası bizim sınıfın önünde bas bas bağırıyordu. E bizim Perçemli bu! Tanıyorduk bu kızı, kardeşiyle ilgili en ufak bir problemde düzenli olarak okulu basardı. Hayır, bu kıza çip mi takılıydı, ailesine her gün ayrıntılı rapor mu veriyordu, kız eve girer girmez röntgene mi sokuyordunuz kızı? Ufacık bir morluk için okul mu basılır? Olayın baş kahramanı da meğer yan sınıftan Nurten'miş. Nurten, hayatında ilk defa bir olaya karıştın bula bula bu aileyi mi buldun gerçekten?

Bizim Perçemli, bir yandan eliyle sürekli perçemini düzeltiyor bir yandan da sağa sola tehditler savuruyordu. Kızın yüzüne beş saniye bakınca elinize bir makas alıp perçemini kökünden kesmek istiyorsunuz. İnanılmaz sinir bozucu bir tipti. Bizi görünce perçemini kaldırıp göz ucuyla baktı.
"Bana bakın, ayağınızı denk alacaksınız!"
"Almazsak ne yaparsın?" diye karşılık verdi Tuğçe. Tuğçe ne yapıyorsun, kız elinin tersini sallasa Fizan'a uçarsın, sussana!

"Bu. Okulu. Başınıza. Yıkarım!" (Noktalarda vurgulayarak okuyunuz!) dedi Perçemli. Ama Tuğçe'nin susmaya niyeti yoktu...

"Yok ya, hadi yık bakalım!"

Bunun üzerine Perçemli, telefonunu çıkarıp arkadaşlarını arar gibi yaptı. Açan olmadı tabii.
"Arkadaşlarımla basarız bu okulu!"
"Aman ne korktuk!" dedi Tuğçe, ben de onun yanında pis pis sırıtıyordum. Benim kavgalardaki tek görevim sırıtmaktır. Biri ağzımın ortasına löpçük diye geçirmediği sürece pis pis sırıtıp karşıdakinin sinirlerini bozarım. Benim olayım bu. Perçemli sinirlendi, üzerime doğru birkaç adım attı "Aç da bir tarafına gül!" dedi ve arkasını dönüp uzaklaştı.
O gün itibariyle Perçemli'yle resmi savaşımız başlamış oldu. Bundan sonraki her karşılaşmamızda ben sinir bozucu gülüşümü sergileyecektim o da seni öldürürüm, bakışı fırlatacaktı; ama asla icraata geçmeyecekti. İki taraf da karşı taraftan bir adım bekleyecekti ve o adım iki yıl sonra gelecekti...

Okulda DenemeyinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin