*******************************
Bizi arama lüks meyhanelerde, bulamazsın. Biz dost şarabı içenlerdeniz. Bize dost nedir diye sorma, biz onlar için ölüme gidenlerdeniz.
**************************************Bir araya gelmiş ve deli gibi eğlenen bir kız grubu gördüğünüzde kesin dedikodu yapıyorlar, aşk meşk konuşuyorlar diye düşünebilirsiniz. Fakat düşünmediğiniz bir şey var. Belki de Cezmi Kalorifer'in 'Zalımlar Collection' adlı fotoğraf albümünü inceliyorlardır. Olamaz mı? Olabilir.
Halime'yle ne zaman bir araya gelsek Cezmi açar güler, kekolarla dalga geçer, taklitlerini yapardık. O kadar çok dalga geçiyorduk ki artık istemsizce onlar gibi olmaya başlamıştık. Bir gün kendimizi elimizde tesbihlerle dolaşırken yakaladık. Biyoloji hocamız enseye bir tokat atıp "Ne yapıyorsunuz lan, değişikler?" diyene kadar tesbihle bütünleşmiştik. Başta dalga amaçlı büründüğümüz bu kimlik yapışmıştı üzerimize. Kurtuluş yoktu, artık halis muhlis kekoyduk biz.
Halime'nin bir çocukluk arkadaşı vardı, Menekşe. Deli dolu, çılgın bir kızdı Menekşe. Bir de dillere destan bir aşk hikayesi vardı Yaver'le. Yaver, kekoların kralıydı. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en saf, en temiz kekoydu kendileri. Menekşe ile Yaver'in olmazsa olmaz, üzerinde isimlerinin yazılı olduğu gümüş yüzükleri vardı. Eğer sevgilinizle isimlerinizin yazılı olduğu gümüş yüzükler takmadıysanız yeterince ergen olmamışsınız demektir. Tabii bu yüzükler bizim için ergenliği temsil etse de Menekşe ile Yaver için mucizevi aşkı temsil ediyordu. Yalnız, bir gün bu mucizevi aşk ateşi sönmüş, Menekşe yüzükleri "Al bunları ne yaparsan yap!" diyerek Halime'ye vermişti. Biz de Halime'yle bir saniye bile düşünmeden şu cümleyi kurduk:
"Yüzükleri kaça satarız acaba?"
Piyasadan bihaber gümüşçülerin yolunu tuttuk. Yüzükleri bozduracaktık; fakat üzerinde yazan isimlerden utanıyorduk. Gümüşçünün kapısının önünde bir anlaşma yaptık. Birbirimize ismimizle hitap edeceğiz ki gümüşçü bizim yüzükte yazan Menekşe olmadığımızı anlasın. Gümüşçünün çok umurundaydı çünkü bu durum. Anlaşmamızı yaptık girdik içeriye. Halime bana sürekli ismimle hitap ediyor bir yandan da kaş göz yapıyordu ismini söylemem için; ama ben oralı değildim pis pis sırıtıyordum karşısında. Bu sırada gümüşçü de yüzükleri inceliyordu.
"Sekiz TL eder bu."
Ne? Ciltlere sığmayacak dev aşkın sembolü sadece ve sadece sekiz TL mi ediyor? Neyse, hiç yoktan iyidir diyerek paramızı aldık. Tam çıkarken Halime bana seslendi:
"Hadi Menekşe'ciğim, çıkalım."
Gümüşçü dönüp bana tip tip bakarken ben de kendisine "Vallahi Menekşe ben değilim." bakışlarımla karşılık verdim. Utana sıkıla çıktık dükkândan. Kazandığımız bu sekiz lirayla gözlüğümün düşen vidasını yaptırmaya karar verdik ve optikçiye doğru yol aldık.
Adam gözlüğümü eline aldı ve uzun bir süre inceledikten sonra "En az üç saat işi var bunun, sonra uğrayın siz." dedi. Hoppaalaaaaa! Hocam, benim gözler üç numara miyop, ben bu halde çarşıda nasıl dolaşayım? El mecbur, Halime girdi koluma kör topal gezmeye başladık.
"Ay, basamağa dikkat et!"
"Yakını görüyorum Halime, uzaktan haber ver sen."
"Sol çaprazındaki kadının ayakkabısı çok komik. Bak, karşıdan gelen çocuğun da donu düşecek gibi."
"Ya onu mu dedim ben? Tanıdık filan görürsek söyle işte."
"Aman sana da yaranılmıyor. Bırakır giderim valla!"
"Tamam tamam, bir şey demedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okulda Denemeyiniz
HumorHerkes en az bir kere, geçtiğimiz yılı düşünüp "Ayyyy geçen yıl ne kadar salakmışım!" cümlesini kurmuştur. İşte bu cümle, benim hayatımın özeti. İstisnasız her yıl böyle kendimden utanırım. Bir insan her sene saçmalıklarına saçmalık katabilir mi? Ne...