YURT GECELERİ

111 19 1
                                    

Bölüm şarkısı Ajdar-Çikitamuz

Lisenin en güzel yanı tartışmasız, istediğimiz zaman arkadaşlarla okulun yurdunda kalabilmemizdi. Sabaha kadar uyumadan konuşmak, oyunlar oynamak kadar zevkli olan az şey var şu dünyada. Kızlarla beraber ilk kez okuldan sonra yurtta kalacaktık. Herkes akşamdan çantasını hazırlayıp gelmiş, neler getirdiğini anlatırken ben de çantamdan bitmiş tuvalet kâğıdı rulosu ve sulu boya çıkardım. Herkes manasız gözlerle bana bakıyordu.

"Bugün yurtta eğlence var arkadaşlar."

"Bu ne, ne yapacaksın bunu?"

"Yeni bir şaka öğrendim, onu deneyeceğiz." O sırada Halime koşarak yanımıza geldi:

"Kızlaaar Ajdar'ın telefon numarasını buldum!"

"Nasıl yani, bildiğimiz Ajdar mı, nereden buldun?"
gibi bir milyon tane soruyla karşıladık kendisini.

"Çikita Muz Ajdar işte kızım, bir televizyon programında vermiş. Akşam arar mıyız?"

"Ararız tabi. Bu gece uyumuyoruz zaten."

Tabii ki uyumayacak ve dünyadaki bütün saçmalıkları yapacaktık. Çünkü beraber yurtta kalmanın amacı budur. Sabaha kadar oturup boş yapılır, ilk uyuyanın ağzına tükürülür. Ertesi gün de herkes iki saatlik uykuyla öcü gibi okula gelir ve bütün gün uyuklar.

İçimiz içimize sığmıyordu. Bir an önce akşam olsun ve eğlence başlasın istiyorduk. Zaten ders programımız da berbattı. İki ders fizik ardından iki ders edebiyat yerine Ajdar'la takılmayı yeğlerdim.
Edebiyat dersindeyken Halime ile akşamın planını yapıyorduk. Ben bulduğum şakayı anlatıp kıkır kıkır gülerken hoca yanımıza geldi.

"Ne anlatıyorsun? Yüksek sesle anlat da biz de gülelim."

Bu cümle kalıbını bazı hocalardan çıkarırsak geriye koca bir sıfır kalır. Sırf bu cümleyi kurabilmek için öğretmen olmak isteyen arkadaşlarım var benim.

"Sesli anlat da biz de gülelim" miş!

"Hocam pardon, sessiz olacağız."

Bu da dünyanın en büyük yalanı. Sessiz falan olamayız hocam, kusura bakma içimiz kıpır kıpır yani. En fazla iki dakika susuyor sonra tekrar konuşmaya başlıyorduk. Hoca yine başımızda bitince çareyi dersi kaynatmakta bulduk.

"Hocam, Ajdar aslında makine mühendisiymiş biliyor muydunuz?"

"Çikita Muz şarkısının sözlerini kasvetli ve soğuk bir kış gününde sevgilisi tarafından terk edilince yazmış."

"Şahdamar şarkısındaki aruz ölçüsünü inceleyelim mi hocam?" Tüm sınıf birden:

"Şah şah şah
dam dam dam
ar ar ar
şahdamar şahdamar
Ajdar, Ajdar, Ajdarrrr!"

sözleriyle inleyince hoca derse devam edemeyeceğini anlamıştı.

Tebeşiri bırakıp yılmış bir surat ifadesiyle yerine oturdu. Biz de kalan dakikaları yapacağımız şakayı planlayarak geçirdik. En sonunda zilin çalmasıyla da hızlıca yurda geçtik. Artık zamanı gelmişti. Bilenleriniz mutlaka vardır. Ben bilmeyenler için tarifi şuraya bırakıyorum:

       BOK ŞAKASI TARİFİ
MALZEMELER
1- Bir adet tuvalet kâğıdı rulosu
2- Bir adet sulu boya
3- Bir adet fırça
YAPILIŞI
Ruloyu suyun altına tutuyoruz.
İyice ıslattıktan sonra küçük küçük parçalara ayırıyoruz.
Ayırdığımız bu küçük parçaları avucumuzun içine alıp sıkıyoruz.
Parçaların birleşmesiyle rulomuz bok şeklini alıyor.
İnandırıcılığı artırmak açısından sulu boya yardımıyla kahverengine boyuyoruz.
Ve şakamız hazır, afiyet olsun.

Şimdi yapmanız gereken tek şey hazırladığınız bu poku olmadık bir yere koyup gelecek tepkileri beklemek.

Biz hazırladığımız boku tuvaletin terliğine koyduk. İçimizden bir kişiyi olay yerinde bırakıp odalarımıza dağıldık. Olay yerindeki arkadaş "Ayyy inanmıyorum iğreeeeenç!" diye çığlıklar atarak koridorda koşmaya başladı. İnsanlar heyecanla koridorda toplanınca biz de uzattık kafaları kenardan izlemeye başladık.

"Ne oluyor, niye bağırıyorsun?"

"Tuvalette biri çok iğrenç bir şey yapmış!"

Herkes merakla tuvalete yönelince biz de peşlerinden gittik. Terliğin üzerindeki boku gören büyük bir şok yaşıyor, sanki koku varmış gibi ağızlarını yüzlerini kapatıyordu. Gülmemek için zor tutuyorduk kendimizi. 12'lerden biri ortaya geçip "Bu yurttaki en küçük kişi on beş yaşında bu iğrençliği nasıl yaparsınız?" diye bağırmaya başladı. Diğer 12'ler de hemen destek çıktılar.

"Kesin 9'lar yapmıştır!"

"Aileden terbiye de almamış bunlar."

"Toplum içinde yaşamayı bilmeyen yurda gelmesin!"
İşler çığırından çıkmadan olaya el atmak lazımdı. Bunun üzerine Nezaket hemen devreye girdi. Herkesin gözü önünde terlikteki poku eline alıp "Abartmayın canım!" diyerek çöpe attı. Gözleri fal taşı gibi açılmış Nezaket'i izliyordu herkes. Biz de gülmemizi tutmaktan çatlayacak kıvama gelmiştik ki araya girdim.

"Ufak bir şaka yaptık size. Tuvalet kâğıdı bu." Bu sefer inanmayan gözlerle bana baktılar.

"Vallahi bok değil."

"Allah belanızı versin."

"İşsizler."

"İğrençsiniz." gibi tepkilerle söylene söylene odalarına döndüler. Biz de odalarımıza geçip içimizde tuttuğumuz kahkahaları koyverdik. Yalnız, bu şakamız 12'lerin hiç hoşuna gitmemişti. Zaten bu okulda kimsenin espri anlayışı yoktu. Bu insanlara gülmeyi ve eğlenmeyi öğretmek üzere gönderilmiştik biz.

Öldürücü bakışlar eşliğinde akşam yemeğine indiğimizde aynen bizim şakaya benzeyen türden bir köfteyle karşılaştık. Böyle küçük, uzun uzun... Nimetle de şaka olmaz; ama tövbe estağfurullah bir köfteydi bu. Biz de dahil kimse dokunamadı yemeğe. Hep beraber sipariş verdik. Siparişlerimiz gelene kadarki bekleme süresinde de Ajdar'ı aradık. Açmadı. Bir daha aradık, meşgule attı. Bir daha aradık bu sefer açtı. Hepimizi amansız bir heyecan kapladı.

"Arkadaşlar, birazdan bir programa çıkacağım, ben sizi gece ararım." deyip telefonu kapattı. Gerçekten de Ajdar'dı bu. Niye şaşırıyorsak? Hangi insan evladı ben Ajdar'ım diye milleti kandırmaya kalkar ki? Tabii ki Ajdar'ın kendisi olacaktı.

Yemeğimizi yer yemez telefonun başında toplanıp Ajdar'ın aramasını bekledik. Hayatımda bundan daha saçma bir an yaşayabileceğimi sanmıyorum. Beklemeye daha fazla dayanamadık ve tekrardan aradık. Telefon iki kere çaldı ve hemen açıldı.

"Alo?"

"Ajdaaaaaar biz seni çok seviyoruz! Hayranız sana!"

"Ben de sizi seviyorum arkadaşlar."

"Ajdaaaar bizim için şarkı söyler misin?"

"En çok hangi şarkımı seviyorsunuz?"

Hep bir ağızdan "Çikita Muuuuzz!" diye bağırdık.

Bunun üzerine Ajdar bize şarkı söylemeye başladı. Biz gülüşünce de bozuldu.

"Dalga mı geçiyorsunuz siz benimle?"

"Olur mu Ajdar Bey, ölürüz sana biz!"

"Yaaa Ajdar, bu sözleri nasıl yazıyorsun?"

"Öyle doğaçlama, içimden geldiği gibi."

"Keşke bütün şarkıcılar senin gibi doğal olsa..."
dedikten sonra odadaki herkesin kahkahaya boğulması sebebiyle değerli sanatçımız Ajdar sinirlenip telefonu kapattı. Bu hayatta bir Ajdar'dan trip yemediğimiz kalmıştı zaten o da oldu.

Kızlarla beraber geçirdiğimiz ilk gecede bu kadar eğlendiğimiz için birbirimize söz verdik. Artık daha sık yurtta kalacak, daha sık şakalar yapacak ve daha çok eğlenecektik. Tabii yurt buna hazır mıydı? Orası meçhul...

Okulda DenemeyinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin