İSİMSİZ KAHRAMAN

241 15 6
                                    

******************************
Her Ne Kadar Kabadayılıkta Gözüm Olmasa Da Dalımı Kıranın Ağacını Kökünden Sökmesini İyi Bilirim!
**************************************

Not: Okuyup geçmeyelim şu garibana oy moy yorum bir şeyler bırakalım....

Okulların kapanmasına bir hafta kala öğrencilerdeki o boşluk hissi, rahatlık, havaların güzelleşmesiyle gelen yaşama sevinci bir başkadır. Bu yaşama sevincinin verdiği güçle birçok öğrenci devamsızlık yaparken bizim gibi devamsızlık hakkı kalmayan öğrenciler paşa paşa okula giderler.

Eğer okula gitmekten başka çareniz yoksa okulu daha çekilebilir kılmanız gerekir. Bu nedenle kızlarla hep beraber yurtta kalmaya karar vermiştik. Gerekli izinlerimizi almamızla dört günlük yurt maceramız başlamış oldu. Tabii yurtta kalan bir tek biz değildik. Bizimle beraber, önümüzdeki sene YGS'ye girecek olan 11. sınıflar da yurtta kalıp ders çalışıyorlardı. Yurt üçe bölünmüştü. Devamsızlık hakkı kalmayanlar, 11. sınıflar ve 11. sınıflar tarafından gömülmeye hazırlanan zavallı BEN.

Başıma geleceklerden habersiz, arkadaşlarımla oturmuş yemek yiyordum. Karşı masamıza 11'lerin oturmasıyla bir şeyler olacağını hissettim. Yaklaşan bir olayın kokusunu bin kilometre öteden alabilirim. Bu 11'ler karşımıza geçip avını gözleyen timsah gibi beni izlemeye başladılar. Mübarekler yemek yiyene de mi saygınız yok? Biri karşınızda sizi izlese yemek yemeye devam edebilir misiniz? Ben edemedim.

İzlemeyi bırakmaları için de ağzımda yediğim lokmayı onlara gösterdim. (Yemekte kuru fasulye, pilav vardı.) Öğürerek başlarını çevirdiler, artık rahatça yemeğimi yiyebilirdim derken bu sefer de ayaklanıp yanıma geldiler. Karar vermişler bir kere rahat yoktu bana. Artık çok iyi tanıdığınız Tello öne çıktı, başıyla koridoru göstererek:

"Gel bakalım sen şöyle!"

"Ne var, yemek yiyoruz şurada." diye itiraz edecek oldum; fakat bu sefer kolumdan tutup kaldırdı. Bir insana zorla kavga ettirilmez ki arkadaş, bunu da mı ben öğreteyim? Mecburen kalktım, benimle beraber arkadaşlarım da kalktı ve koridorda karşı karşıya geldik.

"Neden pislik yapıp midemizi bulandırıyorsun?" dedi içlerinden biri.

Siz öküzün trene baktığı gibi beni izlerken sıkıntı yok, ben ağzımı gösterince mi sıkıntı oldu? Cevap vermeden pis sırıtışımı sergilemeye devam ettim. Başka biri atladı:

"Gülme, sinirlerimizi bozuyorsun."

Allah Allah, amacım bu olabilir mi acaba? Nereden buldunuz bu Einstein'ı? Yalnız Tello'nun bu laga lugaları dinlemeye niyeti yoktu. Tuttu beni ve gözlüğümü çıkardı. Kız yumruğu geçirmeden önce gözlüğümü çıkartıyor. Büyük hareket, yılın Fair Play ödülü kesinlikle Tello'ya verilmeli. Tabii gözlük çıkınca ortam gerildi, aslan yürekli Senanur hemen araya girdi:

"Bence kavga etmenize gerek yok, konuşarak çözebilirsiniz." dedi.

Bir kavgada asla ve asla bulunmaması gereken bir tiptir bu. Haliyle kimse tiye almadı, Tello beni iyice köşeye sıkıştırdı derken "Ya biraz kenara kayar mısınız, göremiyorum." diye bir ses yükseldi. Boyu küçük, gönlü büyük arkadaşımız Gülsima'ydı bu. Fakat onun bu ricası yerine getirilmedi ve itişip kakışmalar başladı. Bu itişmeler:

"Ne oluyor orada?" diye yükselen Melda Hoca'nın sesini duymamızla son buldu. 11'ler hemen aradan sıvıştılar. Melda Hoca da parmağını bize doğru sallayarak "Gözüm üzerinizde!" dedi.

"Hocam, biz bir şey yapmadık onlar geldiler."

"Tabii tabii, siz zaten hep masumsunuz!"

"Keşke burada kamera olsaydı!"

"Kamera olsaydı bütün gün oturur sizi izlerdim."

İyi ki adımız çıkmış arkadaş. Her olayda azılı suçlu muamelesi görüyoruz. Hayır, ters kelepçe tak, sorgu odasına da götür bari. Hocalar böyledir işte. Basit bir algoritmaları vardır. Önce bazı öğrencileri mimlerler, eğer bir olayda karşılarına mimlenen bir öğrenci çıkarsa o haksızdır. Hiçbir güç aksine inandıramaz. Bu nedenle kendi işinizi kendiniz görmeniz gerekebilir.

Biraz önce hiçbir şey yaşanmamış gibi hep beraber bahçeye çıktık. 11'ler yine aynı kadro beni bekliyorlardı. Yalnız biz bu sefer bir kişi fazlaydık. Bir kişi dediğime bakmayın, sol yumruğuyla öküz öldüren arkadaşımız, Pitbull bizimleydi.
Tello'nun yumruğunu sıkarak öne çıkması üzerine Pitbull önüme geçti. "Ona dokunmayacaksınız!" dedi. Pitbull, bir şey diyorsa ona karşı gelemezsiniz. 11'ler "Sen karışma, bizim hesabımız onunla." diyerek Pitbull'u aradan çıkarmaya çalışıyorlardı.

Ben de arkamın sağlam oluşunun verdiği gazla iki katım kadar kızlara salak filan diyerek ortamı iyice geriyordum. Herkes patlamaya hazır bomba gibiydi. 11'lerden biri dayanamayarak "Sen kime salak diyorsun ulan?!" diye üzerime doğru bir hamle yapacak oldu -ki hayatının hatasıydı- Pitbull tek eliyle kızı tişörtünden kavradı. Ve caaaaarttt diye bir ses duyuldu.
Evet, kızın tişörtü bizimkinin elinde kalmıştı. Kız neye uğradığını şaşırdı. Bir anda bütün malzeme ortada kalakaldı. Biz de başladık gülmeye. Biz gülünce bunlar iyice sinirlendi tabii, artık bizi Pitbull bile kurtaramazdı. Hemen taktık geri vitese yavaştan uzadık. Kız şoku atlattığında çoktan sıvışmıştık bile.

O günden sonra 11'ler, Pitbull'un olduğu yerde bana dokunamayacaklarını anladılar. Güzel bir ekip olmuştuk Pitbull ile. Bundan sonra kavgalarına beni ve Halime'yi de çağıracaktı. Ben pis pis sırıtıp rakibin sinirini bozacağım, Halime kendine has burnuyla dikkatini dağıtacak, Pitbull da yumruğu geçirecekti. Artık kimse önümüzde duramazdı.
Zaman geçtikçe Pitbull ile yollarımız ayrılsa da biliyorum ki şu an hala bir yerlerde birilerini tokatlıyor. Aslan parçası.

Not 1: Bahsi geçen 11'lerle daha sonra aramız düzeldi. Bu nedenle başta Tello olmak üzere hepsine kucak dolusu saygılar ve sevgiler.

Not 2: Pitbull beni bul.

Okulda DenemeyinizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin