Uzun bir bölüm sizlerle, hepinize iyi okumalar canlarım. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. 🦞
Hızlı ve sağlam adımları tanıdık bir hedefe doğru giden Vuslat, iki gün öncesinden aldığı karara kendisini ikna etmeye çalışıyordu. Hürmüz ile evinde geçen konuşmadan sonra uzun uzun düşünmüş ve makul görünen nedenlerle ele ele vererek Faysal ile plan hakkında konuşma kararı almıştı.
Plandaki hızlı ilerleyiş karar vermesindeki en önemli etken olmuştu. Zaten arkadaşıyla son tartışmasından beri arası yine açılmıştı, plandan bahsettiğinde bu açıklık ya kapanacaktı ya da bir daha kapanmayacak üzere tamamen açılacaktı. İlkinin olmasını umut etse de arkadaşıyla daha önceleri yaşadığı tartışmalar aklına geliyor, bu da ona ikinci ihtimalin gerçekleşme olasılığının daha fazla olduğunu gösteriyordu. Yine de kararında ısrarcıydı, olur da başta kabul etmezse bile en azından onu ikna etmek ya da önüne mantıklı nedenler sunabilmek için zamanı kalmış olacaktı.
Kendi kendisine başını salladı ve yarım saat önce aldığı başka bir karar sonucunda Mergen'e, Önder hocayı ziyaret etmeye çıktığı yolda biraz daha hızlandı, hava kararmıştı ve dükkanın birazdan kapanacağını biliyordu. Bu düşünceyle ve bir an önce adamı görme arzusuyla kısa sürede dükkana vardı, ışıkları hala yandığı için sevinerek kapıya açtı ve içeriye girdi. Kısa koridorun sonunda mekana girdiğinde Önder'i masasında oturmuş, gün sonu hesabını yaparken buldu.
"Sütçü köşeyi döndü, bütün ışıklar söndü," dedi Vuslat, bir zamanlar kendisinin kullandığı bu cümleyi duyan adam kafasını kaldırdı ve karşısında gördüğü yüze şaşırarak baktı. "İyi akşamlar Hocam,"
Önder, masanın hemen arkasında duran kıza üstünden atamadığı bir şaşkınlıkla bakarken elindekileri bırakıp ayaklandı. "Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Hem seni hem de burayı özledim," dedi doğruları söylemekten çekinmeyerek. "Biraz damda otururuz diye düşündüm, hava çok güzel,"
"Otururuz tabi," adam içten bir şekilde gülümsediği için aynı ifade Vuslat'ta da belirmişti. "Hatta gel, çıkalım hemen,"
"İşini bitir önce, acelem yok,"
"Sen gittikten sonra tamamlarım," dedi ve masanın arkasından çıkarak kızın yanına geldi, uzun zamandır görmediği bu yüzü o da özlemişti. "Gelmekle çok iyi yaptın,"
Vuslat tanıdık sıcak bir hisle olup taşmıştı, beklendiğinden daha iyi hissederken adamla dükkandan çıktılar ve dış kapıyı kilitledikten sonra merdivenlere yöneldiler. Sessizlik içinde basamakları tırmanırken sabırsızlıkla dolduğunu fark etti ama bunun neye karşı olduğunu anlayamadı.
"Sen çık, ben geliyorum," dedi adam, evin kapısını açarken Vuslat diğer merdivene yöneldi ve kısa süre sonra kapıdan geçerek dama çıktı. Uzun zamandır gelmediği yere gülümseyerek bakarken adımlamaya devam etti, gökyüzünün güzelliğine kapılarak vardığı koltuklardan birine oturdu ve başını arkaya yasladı. Ne olursa olsun buranın verdiği ayrı bir huzur vardı, sanki baktığı bu gökyüzü bile evinin penceresinden ya da dışarıda yürürken baktığındakinden çok daha farklı ve çok daha güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...