Evettt, yeni bir kurgu ile karşınızdayım. ilk bölümü sizlerle paylaşabilmenin şaşkınlığı içindeyim çünkü daha aklıma ilk düştüğü an, dünmüş gibi geliyor. Su gibi akıp giden zamanın içinde gelişen kurgumun benim için anlamı ve değeri çok büyük, umarım zaman içinde sizler için de aynı şey geçerli olur.
Her karakterin ortak bir dünyayı paylaştığı, yine ortak sorunları olmasına rağmen birbirinden farklı yaşantılara tanık olacağımız, oldukça geniş bir karakter kitlesine sahip hikayede umarım ki her karakter hakkettiği ilgiliyi ve değeri görür. Kişiler üzerinde durulduğu kadar ana konunun da herkes tarafından anlaşılmasını umuyorum, şunu bunu anlatıyor diyerek tek bir ana konu oluşturmak istemediğim için burayı boş bırakıyorum ve bu boşluğu siz okuyucularımın nasıl dolduracağını, okuduğunuz bu hikayeyi neresinden ele alacağınızı çok merak ediyorum.
O yüzden desteklerinizi esirgemeyin, şimdiden oy veren ve yorum yapan herkese teşekkür ederim.
İyi okumalar.
*
Güneşin batışı ve tekrardan doğuşu muydu yeni bir günün başladığının kanıtı?
Günlerin değiştiğine, gözlerimizi açtığımız anda yeni bir günün bizi karşıladığı gerçeğine nasıl kolayca inanabiliyorduk? Bugün, dünden bu kadar çok iz taşıyorken hatta belki ondan kopamamışken uyandığımız günü nasıl yeni olarak kabul edebiliyorduk?
Baktığımız saatte gördüğümüz sayılar mı bizi buna inandırıyordu?
Eğer bunlar değilse neydi?
Bir örümcek ağı gibi zihinlerimizdeki varlığını koruyan düşüncelerimizin, yeni bir günde netlik kazanmış ya da tamamen değişmiş olabilme ihtimali miydi?
Beklediğimiz bir olayın yerine gelmesi miydi yoksa hiç beklemediğimiz bir felaketin bizi bulması mıydı yeni bir günün başladığına var olan inancımızın nedeni?
Dünü bugünden ayıran o farklı şey, neydi?
Tüm bu sorularının içinde kaybolmuş olan genç kadın, neyin kendisi için doğru neyin yanlış olduğunu bile bilemez bir halde saatleri geçirmişti. Devrilen bir gecenin ardından gün yavaştan ağarmaya başlarken ağır ağır kırptığı gözlerini tavana dikmiş, uzandığı yatağının içinde, aslında aynı olmasına rağmen sanki ilk defa keşfettiği düşüncelermiş gibi bu konular hakkında düşünmeye koyulmuştu. Hiç uyumadan güya yeni bir günü daha karşılıyor olması onun için ilk değildi ama hissettikleri, ilk denilebilecek kadar her seferinde farklıydı.
Genç kadın, gece gündüz fark etmeksizin yalnız kaldığı her anda bu ve daha birçok şeyi sorguluyordu, sorular hep aynı olsa da hiçbir zaman cevap bulamıyordu. İşte genç kadını düşündüren bir başka durum da buydu; acaba hangi yeni bir günde tüm o sorularına cevap bulmuş olabilecekti? Bazen, eğer tüm sorularına yanıt bulabilirse işte o zaman yeni gün denilen durumun ne demek olduğunu anlayabileceğine inanıyor, hemen sonra uyumadan geçirdiği her gecede dünden kalan kırıntıları zaten var olan yığının içine koyduğunu, orada oluşan dağ gibi bir birikintiyle sabahı karşıladığını hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science-FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...