3.BÖLÜM: AMAÇSIZLIK

93 5 0
                                    

Hepinize iyi okumalar canlarım. 🦞

*

Lapa lapa yağan karın altında büyük ama sakin adımlarla ilerleyen Vuslat, uzun süredir yürüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lapa lapa yağan karın altında büyük ama sakin adımlarla ilerleyen Vuslat, uzun süredir yürüyordu. Kafasında bere, boynunda atkı olmasına rağmen ısınmasına yetmemişti, buna rağmen temiz havayı içine çekebilmenin memnuniyeti içindeydi. Cebindeki ellerini yumruk şekline getirdi, yanından geçip gittiği bazısı tanıdık bazısı yabancı olan insanlara bakınmaya devam ederek uzun dakikalar boyunca daha yürüdü. Nihayetinde varmayı istediği yer görüş alanına girince rahat bir nefes verdi ve adımlarını hızlandırdı.

Kısa sürede geldiği cam kapıyı çantasından çıkardığı anahtar sayesinde açtı, içeriye girdiği gibi arkasından kapattı. İki katlı bu binada üst kata çıkmayı sağlayan merdivenin önüne gelerek basamağın sonundaki demir kapıya kısa bir bakış attı, ses seda çıkmadığı için dar koridoru geçerek camdan yapılma diğer kapıyı elindeki anahtarla açtı. Daha girmeden yüzüne çarpan o tanıdık koku gülümsemesine neden oldu, girdikten sonra kapının önüne küçük tahta parçasını koyarak açık durmasını sağladı. Sıcaklığı hisseder hissetmez gevşemeye başladı, önce çantası ve beresini, ardından atkısını ve ceketini çıkartarak kapının arkasındaki boşlukta duran dilsiz uşağa astı. Hemen içeriye doğru ilerledi, sadece burada yapmaktan memnuniyet duyduğu rutinine başlamaya koyuldu.

Mergen adının verildiği, bu yarısı internetevi yarısı kafe olan mekan geniş ve büyük bir yerdi. Duvarlarında, zemininde, tavanında, kitapların konulduğu raflarında, kafe tarafında bulunan masa ve sandalyelerinde hatta sarkan avizelerin de bile koyu renk ceviz masif kullanılmıştı. İnsanın, dışarıdan bakıldığında ölü gibi duran o binanın içine değil de çok daha başka bir dünyaya ayak basmış gibi farklı hissetmesine neden oluyordu. Giriş kapısının hemen solunda burayı işletmekte olan Önder Hocanın oturduğu, kasa olarak da kullandığı masası duruyordu, hemen arkasındaki duvarda küçük bir alanı kaplayan, toplamda beş rafı olan, içi kitap dolu bir kitaplık vardı. Devam eden duvarlara bitişik konulmuş, toplamda on adet olan kabin bulunuyordu, bunların içinde internetin bağlı olduğu bilgisayarlar vardı. Evlere internet sadece belirli kişilere ve kısıtlı şekilde verildiği için her mahallede İnternetevleri bulunuyordu, Istakoz'daki bu dükkana da uğrayan çok kişi oluyordu.

Kabinlerin dayalı olduğu açık sarı renkteki duvarların boş kalan üst kısmında büyük, yuvarlak bir saat, onun etrafında ise Önder'in gençliğinde sevdiği ve hala unutmadığı yazarlara ve şairlere ait olan sözlerin yazılı olduğu posterler asılıydı. Dükkanı ikiye ayırmaya yarayan, mekanın tam ortasındaki duvarın panjur kapısının yanı boş bırakılarak, Vuslat'ın oturması için küçük bir masa konulmuştu. Penceresi olmayan bu taraf, tavandan sarkan ve üç başlı avizeden saçılan sarı ışık sayesinde aydınlanıyordu.

Vuslat, az önce kıyafetlerini astığı yere gelip arkasındaki küçük dolaptan gerekli malzemeleri çıkararak detaylı olmayan, sadece ortalığı toparlamak için yapılan temizliğe başladı.

ISTAKOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin