Uzun bir bölüm sizlerle beraber, oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. Hepinize iyi okumalar canlarım. 🦞
*
Bir eli yanağında, sırtını yasladığı koltukta oturmakta olan Vuslat, uzun süredir aynı pozisyonda dışarıya bakıyordu. Gözleri tek bir noktaya sabitliydi ama bunun nedeni orada herhangi bir şeyi gördüğü için değildi, kendi dünyasına daldığını fark edemeyecek kadar düşüncelerine kapılmıştı.
Aklında gezinenler pek de yabancı olduğu konular değildi, buna rağmen hislerinde bariz bir farklılık vardı. Saptığı yolun defalarca yanlış çıkıyor olmasına artık şaşırmaması gerekiyordu ama her seferinde o yola nasıl sapabildiğine inanamıyor, ne oldu da doğru yoldan çıktığına anlam veremiyordu. Oysa farkında olmadığı şey aslında o yola yanlışlıkla girmediğiydi, o yanlış dediği yolu aslında bilerek seçilmişti. Sadece bu gerçeği anlaması ve artık şaşırmayı bir yana bırakarak yolun sonunda neden sürekli aynı yere çıktığını düşünmesi ve buna bir çözüm bulması gerekiyordu.
Ama bulamıyordu. Karmaşık bir yolda, nereye gittiğini bilmeden, daha oraya nasıl geldiğini bile anlamadan sadece yürüyordu. Birilerinin onu bulup oradan çıkartmasını mı bekliyordu? Öyleyse bile kim olabilirdi bu? Aklına gelen yegana bir isim vardı ama bu ona doğru kişi gibi gelmiyordu, sanki çok daha başka bir cevabı vardı bu sorunun ve o da aslında bu cevaptan çekiniyordu.
Derin bir nefes alarak düşünceleriyle bezenmiş yolda, yavaşça ilerlemeye devam etti. Karşısına ilk çıkan şey daha dün öğrendiği ailesi hakkındaki bilgi olmuştu. Hala ne annesinin ne de babasının hastanede herhangi bir kaydının olmadığını anlayamıyor, ne yaparsa yapsın buna geçerli bir bahane bulamıyordu. Böyle bir şeyi kabul edemediği için aklına türlü türlü senaryolar geliyor, bunların hepsi de onu büyük bir huzursuzluğun içine düşürüyordu. Bir an önce net bir yanıt elde etmesi gerekiyordu rahatlayabilmesi için ama bunu nasıl yapabileceğini de bilmiyordu. Ortada tek bir kapı olduğu barizdi, o kapının ardında da Amir vardı ve sorduğu her sorusuna ancak o net yanıtlar verebilirdi. Vuslat, o kapıyı değil açmaktan aralamaktan bile korkuyordu çünkü adamın dikkatini çekmek istemiyordu. Ona bu bilgiyi nereden edindiğini mutlaka soracaktı, o zaman hem Kerim'i hem yardım eden arkadaşını hem de kendisini ele vermiş olacaktı ve planları tıkırında ilerlerken, böyle bir şeyi göze alamazdı. Peki soruları ne olacaktı? İşte buna tek cevap sessizlikti.
Sıkıntı dolu bir nefes bıraktı ve o yolda ilerlemeye devam etti, şimdi karşısında dün sarılarak ağladığı ve dakikalarca bırakamadığı Hürmüz vardı. Nasıl bir anda öyle boşanabilmişti? Nasıl kıza karşı bu kadar kendisini açmış, geçmişi hakkında hiç olmadık bilgiler verebilmişti? Tamam, Hürmüz'e güveniyordu, onun duyduklarını birilerine anlatmayacağına emindi ama bunlara rağmen içindeki o pişmanlığı bir türlü atamıyordu. Çok büyük bir yanlış yaptığını hissediyor ancak bu hisse açıklama getiremiyordu. Belki de çok büyütüyordu, sonuçta kızla arasında bir samimiyet kurulmuştu ve ikili ilişkilerde insanlar birbirleriyle bazı kişisel bilgileri paylaşabilirdi. Bunun normal olduğuna ve aklından geçenlerin sadece hüsnü kuruntu olduğuna inanmaya çalışarak kendi kendisine başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Ciencia FicciónIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...