Hepinize iyi okumalar canlarım. 🦞
*
Elindeki boş bardakları tek tek bulaşık makinasına dizen Vuslat, tezgahta başka hiçbir şey kalmadığını görünce kapağı kapattı ve çalıştırmak için düğmesine bastı. Yorucu geçen öğlenin ardından saat dörde doğru geliyordu ve kafede tek bir müşteri bile kalmamıştı. Sonunda rahat bir nefes alabileceği boşluk bulduğuna sevinerek kafeden çıktı ve diğer tarafa geçti, dolu olan üç kabine kısaca baktıktan sonra kendi masasına oturdu. Önder yerinde yoktu, yukarıya çıkmıştı, o yüzden kollarını önünde toplayarak dikkatini etrafına vermeye çalıştı.Her ne kadar bakışları çevresinde gezinse de çoktan dalgınlaşmıştı, günlerdir olduğu gibi aklında yine Hürmüz vardı. Konuştuktan ve mekanda yalnız başına kaldıktan sonra büyük bir pişmanlık içinde evine gelmiş, o andan beri bir daha haber alamadığı kızı aklından çıkaramamıştı. Duyduklarını kaldıramamış olduğu için çekip gittiği aşikardı ama bu kadar ağır gelen şey neydi, anlayamıyordu. Acaba bir çeşit şok mu geçirmişti? Bir şey onu korkutmuş muydu? Uzayıp giden sorularına bir yanıt bulmakta zorlanıyordu çünkü kız kendi ağzıyla buradan gitmeyi düşündüğünü söylemişti. Bundan dolayıdır ki böyle bir düşüncesi olan birinin duyduklarından sonra neden kaçıp gittiğine anlam veremiyordu. Üstüne atlamasa bile en azından meraklanması gerektiğine kanaat getiriyordu.
Aklından çıkmayan bir diğer detaysa kızdan tam anlamıyla bir yanıt alamamış olmasıydı. Tamam, belki çekip gitmişti ama bu onun plana dahil olmak istemediğine dair net bir cevap olamazdı. Vuslat, yaşadıklarına rağmen kızın olumlu bir yanıt vereceğine inanıyordu, sadece biraz zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar Hürmüz'e güvenerek plandan bahsetmiş olsa da aynı şeyin kız için geçerli olup olmadığını bilemezdi. Belki Hürmüz kendisine güvenmiyordu, belki tüm bu anlatılanların sadece birer oyun olduğunu düşünüyordu, bunlar çok da imkansız ihtimaller değildi.
Güven kelimesi yanında eşantiyon gibi Bulut'un kendisini getirince sinirle soludu, çocuğun yüzüne karşı söyledikleri geçen günler içinde daha da sindirilmez hale gelmişti. Evet, kimse ona güvenmek zorunda değildi ama kimse onu olmadığı bir kişiliğe sahipmiş gibi de gösteremezdi. Bulut da bunu yaptığı için yaşanılanları hatırladıkça kızgınlıkla doluyordu. Çocuğa hak veren bir tarafı olduğunu inkar edemezdi, empati kurduğu zaman aynı merakla doluyordu ama tüm bunlara rağmen olan biteni anlatacak kararlılığı içinde bulamıyordu.
Zaten Amir apayrı bir konuydu. O tuhaf konuşmanın üstünden bir daha hiç ses çıkmamıştı, İçten içe aylık toplantı gününün yaklaştığını ve adamın da o anı beklediği gibi iç sıkan bir fikre sahipti. Bir ses vardı ki içinde,Amir'in o gün bir şeyler yapacağını söylüyordu ama detaya indiği zaman, o ses kesiliyordu. Böyle bir şey olmamasını umdu, hatta Amir'in söylediklerinden vazgeçmiş olmasını bile diledi. Yeterince karmaşa içindeyken yenilerine ayıracak gücü ve sabrı yoktu, istediği tek şey aklında tek bir soru ve hayatında tek bir sorunun kalmadığı o ferah günlere kavuşabilmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science-FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...