Hepinize iyi okumalar canlarım. 🦞
*
Bir karar almak, onu pratiğe dökebilmek için sabretmek ne kadar zordu. Şunu yapacağım demekle bitmeyen, hatta daha da karmaşıklaşan bu süreçte bazı anlarda bize gerçekleşmesi çocuk oyuncağı gibi gelirken, bazı anlarda imkansıza yakın gelebilmesi ne kadar garipti. Kendi benliğimizde, o kararımızı yerine getirecek gücü hissedebiliyor olsak da dış dünyada gördüğümüz ufak bir gerçek ya da duyduğumuz tek bir aykırı cümle bile kararımızın sarsılmasına neden olabiliyordu.
Bu normal miydi? Bir kararın körüklenmesindeki etken kendimizden çok dışarıdan gördüklerimiz miydi? Ben yapabilirim dese bile insan, bir başkası yapamazsın dediği zaman bunun etkisi neden daha kuvvetli oluyordu? Eğer tek başına bir karar almak mümkün değilse, ne yapılması gerekiyordu? Hedefimizi gerçekleştirene kadar hiç kimseye bahsetmemek doğru olanıydı belki, daha yolun başındayken duyacağımız tek bir olumsuzluk yüzünden gereksiz sarsıntılar yaşamamıza belki bu şekilde engel olabilirdik.
Oturduğu masada, gözlerini diktiği kitaba bakan ama asla satırları göremeyen Vuslat, bu düşünceler içinde boğuluyordu. Kendi isteklerine daha, ben bunu yapacağım diyememişken sevdiği biri tarafından karşı çıkılmış olması onu hiç beklemediği kadar olumsuz etkilemiş, o kararlılığına çok büyük bir darbe indirmişti.
Gerçekten ne yaparsa yapsın hiçbir şeyi değiştiremez miydi? Bu sorunun iki cevabı vardı ve diğerinin olumsuz oluşu bile Vuslat'ın ödünü koparmaya yetiyordu. Belki dağları yerinden oynatacak kadar büyük bir istediği yoktu ama içten içe böyle bir isteği olduğu takdirde bunu yapabilecek güçte olduğuna inanmak istiyordu. Aksi bir düşünce elini kolunu bağlamasına, hiç olmadık yere yüreğinin korkuyla dolmasına neden oluyordu. Belki kararsızlık içinde kalmaktan yakındığı olmuştu ama fark ediyordu ki bazen netlik kazanmaktan çok o kararsızlık, çok daha iyi bir cevap olabiliyordu. Kendisine kazandırdığı amacın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de hala belirsizdi ve Vuslat, ilk defa bundan dolayı memnuniyet duyduğunu hissetti.
Derin bir nefes alıp zaten okumadığı kitabın kapağını kapattı, yumruk yaptığı elini yanağına dayayıp etrafına bakınmaya başladığında bir iki kabinin dolu olduğunu gördü, kasa ise boştu çünkü Önder yukarıya yemek yapmak için çıkmıştı. Saat akşam altıya gelmişti ve dükkandan çıkmasına daha çok vardı ama belki de ilk defa evine gitmek için saatleri sayıyordu, üstünden bir türlü atamadığı o ağırlık hissiyle birlikte sadece yatağında uzanmayı sabırsızlıkla bekliyordu. Gözlerini tavana dikmiş halde neden günlerdir Faysal'ı göremediğini, en son ki tartışmalarının benliğinde neden bu kadar etkili olduğunu düşünmek ve bunlara bir yanıt bulmak istiyordu.
Faysal'la girdiği ilk tartışma değildi ama öncekiler hep genel geçer konular hakkında olmuştu, bazen sadece birbirlerini kızdırmaktan hoşlandıkları için karşılıklı çıkışlar yapmışlardı. Şimdi ise geçen akşam ki konuşmanın ciddiyetini biliyor, bu kadar önemli bir konuda tamamen zıt düşüncelere sahip olduklarını kabullenmek canını sıkıyordu. Kendisi mi çok hayalperestti yoksa Faysal mı dar görüşlülük ediyordu? Gerçekten ne olursa olsun düzenin değişmeyeceğine inanıyor muydu yoksa hep yaptığı gibi kendisine karşı çıkmaktan zevk aldığı için mi inatlaşıyordu? Vuslat, bunun cevabının ilk ihtimal olduğunu maalesef biliyordu, omuzları iyice düşerken elini yanağından çekti ve başını tekrardan önüne eğdi.
Belki de amaç olarak gördüğü şey sadece saçmalıktı? Belki gerçekten de kafasını kaldırıp gerçek dünyada olan biteni görmesi gerekiyordu? Eğer düşündüğü şeylerin yerine gelme ihtimali olsaydı zaten bu zamana kadar gelmiş olmaz mıydı? Sıra kendisine gelene kadar birileri çoktan çıkmış ve o değişimi gerçekleştir olmaz mıydı? Ya gerçekten kimse böyle bir şeye yeltenememişti ya da yeltenenler vardıysa bile bu dünyadan benlikleri silindiği için hiçkimsenin haberi olmamıştı. Düşündüğü gibi kendisinden önce bir şeyler yapmak isteyen birileri olmuşsa bile bir başarı elde edememiş olacaklardı ki bugün hala bu haldelerdi, o duvar bugün bile hala yerli yerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science-FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...