Hepinize iyi okumalar canlarım, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🦞
*
Oldukça yayvan bir şekilde oturmuş olduğu koltuğunda sabahtandır aynı noktaya bakmakta olan Vuslat, yalnızca dalgın denilemeyecek bir evreye ulaşmıştı. Zihninin içinde dönüp duran sahneler artık sadece anımsadığı detaylar olmaktan çıkmış, bizzat o anları yaşıyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Tam üç gün önce başına gelen o elim olayı hala düşünüyor, hala Uygur Bey'in tavırları ve söylediklerini düşünüyor ve hala adama bıçak çektiği gerçeğine inanamıyordu.
O gün, bilmediği bir zamanı kulübün tuvaletinde geçirdikten sonra bir nebze olsun kendisine gelerek oradan çıkmış, ardına bile bakmadan mekandan da çıkarak adeta koşarcasına evine gelmişti. İçeri girdiğinde avucunda sıkı sıkıya tuttuğu çakısını zehir saçıyormuş gibi masasına atmış, o hızla kayıp yere düşen bıçağı eline almamış ve geçen günlerden sonra bile hala yerden kaldırmamıştı. Şimdi gözlerini dikmiş olduğu aynı yerde duran bıçağa bakarken bu aleti kullanmış olduğunu kabullenemiyordu.
O adamın öylesine rahat bir şekilde üstüne gelmesini, o mide bulandırıcı lafları yüzü bile kızarmadan söyleyebilmiş olmasını anımsadığı her anda sinirden titriyordu, bu his ise hiç olmadık şeyleri düşündürmeye itiyordu. Bunlardan biri konuyu Amir'e açarak esas cezayı onun Uygur'a vermesini sağlamaktı, her kadar Uygur'un adamın sol kolu olduğunu bilse de kendisine yapılan bu yanlışa sessiz kalmayacağını düşünüyordu. Buna karşılık doğan başka bir düşünce ise umduğu gibi bir şeyin yaşanmayacağını söylüyordu. Evet, Amir bu olay karşısında bir tepki verirdi ama bu tepkilerin hiçbiri isteği etkide olmazdı, zaten Tunç olayında da kendisinde suç bulmaya yeltenmişti, bu olayı öğrendiğinde aynı tepkiyi vermesi muhtemeldi. Böyle bir şeyi duymaktansa sonsuza kadar sessiz kalmayı yeğleyeceğini biliyordu, kendisinin zaten Uygur'a gereken cevabı vermiş olduğunu hatırlayarak üç gündür yaptığı gibi bu boğucu dalgınlıktan kurtulmaya çalıştı.
Tutulduğunu hissederek doğruldu, bir gün daha devrildiği için hava kararmıştı ve Vuslat lambayı yakmamıştı. Karanlığın içinde kolundaki saatine baktı, bir şey görmeyince kolunu pencereye doğru yaklaştırdı ve oradan gelen ışık sayesinde dokuz olduğunu gördü. Sıkıntı içinde önüne döndü, şikayet ettiği o rutin yaşamından eser kalmamış olmasına içerlendiğini kabul etmek istemiyordu ama tam anlamıyla öyleydi. Artık Mergen'de çalışmadığı için bütün gün evdeydi. Üç gün boyunca kulübe gitmek ve Dilaver'in çocuk oyalar gibi verdiği işleri yerine getirmek zorunda kalmıştı ama onların hepsi saatlik oyalanmalardı. İşi bitince hiçbir şey yapmadan mekanda durmuş, insafa gelen Dilaver eve gitmesine izin verdiğinde de aynen şimdi yaptığı gibi koltuğunda oturup kitap okuyarak zamanını geçirmeye çalışmıştı.
Geçmek bilmeyen bir sıkıntıyla nefeslenip yeniden arkasına yaslandı, aklına düşen Mergen boğazını düğümleyen bir hüznü doğuruyordu içinde. İşinden çok Önder'i, onunla zaman geçirmeyi özlediğini biliyordu. Her ne kadar adamı ziyaret etmek istemiş olsa da içten içe bunu yapamayacağını hissediyordu, ayrıca işini bir başkasının yaptığını görmeye tahammüllü de yoktu. Aşağıya doğru bükülen dudaklarını yaladı, yine kendi kendisini teselli etmeye çalıştı. İşi olmaması plana daha fazla odaklanıp bunun için daha çok şey yapabileceğini düşündürmüştü ama geçen günlerde çocuklarla iletişime geçmiş olsa da kayda değer bir haber alamamıştı. Kimsenin umudunu yitirmediğini bilse de bu sessizliğin herkesi durağanlaştırdığını fark ediyordu. Heyecanı geri kazanmak için ne yapılması gerektiğini düşünmeye çalıştı, böylece en azından iç bunaltıcı bazı hatırlardan uzak durabiliyordu.
Böyle geçen dakikalar sonunda kapısı çaldı, ölüm sessizliğinde yankılan ses karşısında kendisine gelerek kapıya bakındı. Bu saatte gelenin Faysal olduğunu düşünerek yerinden kalktı ve önce lambayı, ardından da kapıyı açtı. Karşısında gördüğü bu beklenmedik üçlüye şaşkınlık içinde bakakaldı, oluşan bu garip anı Özer gülümsemeye çalışarak bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science-FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...