24.BÖLÜM: GÜL FIRLATAMAZSIN

28 3 0
                                    

Uzun bir bölüm sizlerle birlikte, hepinize iyi okumalar canlarım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🦞

*

Oturduğu yerde gözlerini eski masaya dikmiş olan Vuslat, delice çarpan kalbine artık alıştığı için düşüncelerine dalmıştı. Büyük bir telaş, endişe, gerginlik içinde olduğu kadar; heyecan, sevinç ve tatmin olma duyguları içindeydi. İçinde bulunduğu duruma hangi ruh halinin daha uygun kaçacağını bilmiyordu ama bu kadar olumlu hisler içinde olması kendisine bile garip geliyordu.

Bugün, nihayet plandan haberdar olan herkesle belirledikleri mekanda buluşacakları gündü. Saat sabahın yedisiydi, kendi mahallesi ile Haziran Mahallesi arasındaki bir yerde kalan bu bina oldukça ücra bir yerde olduğu için gelecek olanların adresi kolayca bulamayacaklarını tahmin ediyorlardı. Buluşma saati yedi buçuk diye belirlenmiş olmasına rağmen erkenden gelen olur diye erkenden gelmişlerdi ama görünen oydu ki yanılmışlardı.

Buna rağmen pozitif duygu ve düşünceleri ağır basan Vuslat, kimi masada oturan, kimi ayakta duran arkadaşlarının ne halde olduğunu merak ediyordu. Hemen yanında oturan Hürmüz'e döndü, o da kendisi gibi bakışlarını masaya dikmişti. Geçen günler boyunca başına gelenler yüzünden kızla sürekli iletişim halinde kalmıştı, işler yüzünden yan yana gelemeseler de telefonla hep konuşmuşlardı. Kızın ilgisinden memnun olduğunu itiraf etmeliydi, Hürmüz sevdiği biriydi ve yaşadığı zorluklar sonrasında desteğini esirgememesi oldukça değerliydi.

Aynı şey bir başkası için de geçerli olduğu için bakışlarını kızın karşısına oturmuş olan Bulut'a dikti. Bugün biraz aksiydi ama uykusunu iyice alamadığı için böyle davrandığını bilecek kadar onu tanıyordu. O da geçen günler içinde ilgisini eksik etmemişti, söz verdiği gibi kısa sürede yaptığı kolyesini kapısına kadar gelerek bırakmıştı. Nasıl ki Hürmüz'ün ilgili tavrını normal karşılıyorsa bunu da öyle karşılaması gerektiğini biliyordu ama söz konusu Bulut olduğunda o kadar kolay karar veremiyordu. Bilmediği bir şey içten içe onu rahatsız ediyor, sanki bir kurt olup içini deşiyordu.

İçinden çıkamadığı bu bilinmezliğe şimdi de düşmemek için hemen ileride ayakta duran ikiliye bakındı; Kerim hararetli bir şekilde konuşurken Özer olağan bir şekilde arkadaşını dinliyordu. Onları duyması imkansız olduğu için çıkış kapısının orada duran Furina'ya baktı, sabahtan beri aksiliği üstünde olan ikinci kişi de oydu. Onun da makul bir nedeni olduğunu bilse de bu nedenin ne olduğunu bilecek kadar kızı tanımıyordu. O yüzden bakışları dışarda olan kızı kendi haline bıraktı ve sol tarafta, masanın baş köşesinde oturan Ehriman'a döndü.

O da bu toplantıya katılmıştı ve aksiliği üstünde olan son kişiydi. Daha karşılaştıkları ilk anda o ve Hürmüz arasındaki enerjiden tartıştıkları belli olmuştu, konu her neyse önemli olmalıydı ki kızın hala kaşları çatılıydı ve kızgın bir haldeydi. Ne zaman göz göze gelseler kendisine iğneleyici bakış attığı için aynı şeye yeniden maruz kalmamak adına yeniden önüne döndü, boğucu sessizliğin getirdiği boğucu hisle derin bir nefes alırken gözleri Hürmüz'ün ellerine düştü.

Masanın üzerine koyduğu sağ elinin işaret parmağının yan yüzeyinde olan dövme yüzünden takılı kalmıştı ve kızı uzun zamandır görüyor olmasına rağmen bu detayı ilk kez şimdi fark etmesine şaşırmıştı. Küçük el yazısıyla yazılmış üç kelimelik yazıyı okuyabilmek için başını biraz daha öne doğru eğdi, tam bu anda kız koluyla kendisini dürttü.

"Ne oluyor?" diye sordu gülerek, kıza doğru döndüğünde suçüstü yakalanmış gibi hissediyordu. "Ellerime mi bakıyordun?"

"Evet," dedi ama garip kaçan bu cevabı düzeltti. "Daha doğrusu dövmene bakıyordum, yeni fark etmeme şaşırdım,"

ISTAKOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin