Hepinize iyi okumalar canlarım, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🦞
*
Yola çıktığı andan itibaren elinde tuttuğu evinin anahtarını nihayet yuvaya takabilen Vuslat, ardında biri kovalıyormuş gibi çabucak kapısını açtı ve hızlı adımlarla içeriye girip kapısını kapattı. Derin bir nefes alıp verirken çantasını ve anahtarını masaya bıraktı, banyosuna doğru giderken bir zamanlar evine geldiğinde hissettiği rahatsızlıktan artık eser kalmamış olmasına takıldı. Evi, bir anda onun huzur noktasına dönüşüvermişti. Bunun yegana nedeni de tüm gününü birlikte geçirdiği Uygur'dan ancak evindeyken uzakta olabilmesiydi.
Açtığı suyun altına ellerini uzattı, yaşadığı o korkutucu olaydan sonra adamı uzun bir süre görmemek istememesine rağmen sabah kalktığı gibi yola koyulmuştu. Belki karşıma çıkmaz diye kendini teselli etmeyi başarmıştı ama adamın evinden içeriye girer girmez karşılaşmaları tüm hayallerini yerle bir etmişti.
Hala o anın etkisinden kurtulamadığı için içsel bir huzursuzluk ve bedensel bir gerginlikle saatleri geçirmişken Uygur Bey tam tersi, sanki hiçbir şey olmamış gibi dünyanın en rahat insanına dönüşmüştü. Harekeleri bunu desteklese de bazen göz göze geldiklerinde Vuslat, adamın yüzünde beliren tek bir mimiğinden aslında yaşananları çok net bir şekilde hatırladığını ve kendisindeki rahatsızlıktan adamın memnun olduğunu hemen anlamıştı. Bu anlarda hırçın yanının kabardığını hissetse de yapılacak en doğru hamlenin onu görmezden gelmek olduğunu bildiği için olaydan ertesi günü ve bugünü, tam olarak bu şekilde geçirmişti.
Tüm bu olumsuzlukları bir kenarı bırakmaya çalışarak banyodan çıktı, şimdi odaklanması gereken çok daha başka bir konu vardı. Kolunda saatine baktı saattin beş olduğunu gördü, yaklaştığını gördüğü zaman yüzünden dönüp kapısına bakarken koltuğunun üstüne oturdu. Dünden beridir yapmayı planladığı şeyin üstünden tekrardan geçti, ne yapması ve ne söylemesi gerektiğini bile sıraya dizmeye başlamasından dakikalar sonra kapısı çaldı.
Oturduğu yerden hızla kalktı ve aynı hızla kapıya gidip açtı, beklediği yüz ile karşılaşınca geriye kaydı ve kızı içeriye davet etti. Hürmüz, kısa bir tebessümden sonra içeriye girdi ve duraksamadan salona doğru giderek koltuğun köşesine oturdu.
"Geldiğin için teşekkür ederim," dedi Vuslat kıza doğru giderken, heyecanlanmaya başlamıştı. "Gerçekten işin yoktu, değil mi?"
Hürmüz oldukça gergin görünen kıza çattığı kaşlarıyla bakıyordu. "Olsaydı bile iptal ederdim o telefon konuşmasından sonra," Vuslat bir saat önce kendisi aramış ve oldukça önemli bir neden yüzünden hemen görüşmeleri gerektiğini söylemişti. "Otur da anlat ne olduğunu,"
Vuslat başıyla onayladıktan sonra koltuğun diğer ucuna oturdu ve soluna doğru döndü, ne diyeceğini çoktan ezberlediği için konuşmaya hemen başladı. "Sana daha önce söylemedim ama ben Faysal'a plandan bahsettim,"
"Nihayet," dedi gizlemediği bir sitemle. "Şaşırmıştır kesin,"
"Şaşırmaktan daha başka şeyler oldu,"
"Ne gibi şeyler?"
Vuslat derin bir nefes alıp verdi. "Faysal anlattığım hiçbir şeye inanmadı, dolasıyla plana katılmayı kabul etmedi," dedi, kızın şaşkınlıktan parlayan yüzüne karşılık omuzlarını kaldırıp indirdi. "Ne dediysem bir türlü inandıramadım, kanıt bile sunacağımı söylememe rağmen sürekli böyle bir şey olamaz diyerek karşı çıktı, en sonunda da çekip gitti,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Science FictionIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...