Hepinize iyi okumalar canlarım, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. 🦞
*
Herkesi ve her şeyi rahatlıkla saklayabilen karanlığın içinde, kimsenin olmadığı apartman boşluğunda bir köşeye çekilmiş ve nefesini tutmuş olan Vuslat'ın bakışları, apartman kapısına kilitlenmişti. Uyandığından beri üstünden atamadığı, her an panik seviyesine çıkabilecek heyecanının esiri olmuştu. Bu heyecanı on dakika önce Bulut ile gerçekleştirdiği mesajlaşma sırasında yerini gerginliğe bırakmıştı ama neyse ki çok kısa sürmüştü. Uyumadan geçirdiği geceden sonra, saat sabaha karşı tam dördü gösterdiğinde yatağından çıkmış, başta ne yapacağını bilemez halde odasında tur atmaya başlamış ama kısa bir süre sonra arayan Bulut sayesinde hemen hazırlanmış ve şimdi olduğu yere inmişti. Daha az önce baktığı saatine yeniden baktı, tam beşte Kurtboğan'da olması gerektiğini bildiği için yaklaşık yarım saatlerinin kalmış olduğunu görmek kalp atışlarını hızlandırdı.
Sabırsızlık içinde tekrardan kapıya döndü, küçük cam kısmında bir gölge görmeyi beklerken arka cebindeki telefonu titredi. Dalgınlığı yüzünden irkildi ve cebine uzanarak telefonunu çıkardı, Bulut geldiğine dair bir mesaj atmıştı. Adımları ondan bağımsızmış gibi kapıya doğru giderken telefonu cebine koydu, o tanıdık gerginlik hissi yeniden ortaya çıkmış olsa da aldırmadan dikkatli bir şekilde kapıyı açtı ve çocuğun içeriye girmesine izin verdi. Saçı başı dağınık olan Bulut, içeriye girdiği gibi apartman boşluğuna doğru ilerledi. Vuslat, takip ettiği çocuğun elinde küçük bir kutu olduğunu görmüştü.
Biraz ilerledikten sonra Bulut durdu ve önce kutuyu yere bıraktı ardından cebindeki küçük kulaklığı çıkararak kıza uzattı. "Tak bunu," dedi alçak bir sesle. "Furina bizimle bu şekilde sürekli iletişim halinde kalacak; yarım saat boyunca hem gözümüz hem de kulağımız olacak,"
Vuslat, yutkunarak başını sallarken sanki çocuğun dediklerini anlayamıyordu. "O bizi duyacak mı peki?"
"Evet," Bulut, kızın harekete geçmeyeceğini anlayınca uzandı ve şaşkın bakışlar altında kulaklığı kızın sol kulağına taktı. "Bizi oraya gittiğimizde arayacak,"
"Kutunun içinde bahsettiğin aletler mi var?" Vuslat, elini kaldırıp kulağının üstüne koyarken kendisine oranla çocuğun bu kadar kontrollü görünebilmesine gıpta etmeden duramamıştı.
"Evet," dedi, sesinde gelgit mevcuttu. "Çıkalım haydi," yerdeki kutuyu aldığı gibi önüne döndü ama adım başı arkasına dönüp kıza bakıyordu.
Vuslat, saçını kulağının önüne bıraktıktan sonra ilerledi ve çocuğun açtığı kapıdan geçti, o da dışarı çıktıktan sonra karanlık ve çok uzaklardan gelen insan uğultusunu ağırlayan sokağında yürümeye başladılar. Günlerden Pazar ve erken bir saat olmasına rağmen tek tük insan dışarıdaydı, bunların hiçbiri tehlike arz etmiyordu çünkü her ne kullanmışlarsa hallerinden kendilerinin bile farkında olmadığı anlaşılabiliyordu. Vuslat, önünden çok etrafına bakarak hızlı hızlı yürürken Bulut, sabit bir noktaya aklındaki düşüncelerin getirdiği bir dalgınlıkla yürüyordu.
"Acaba motorunla mı gitseydik?" dedi birden, gözü yine kolundaki saate kaydığında geç kalmaktan endişe ediyordu.
"O motorla Kurtboğan'a girmemiz çok dikkat çeker," Bulut, kıza döndü ve saatine baktığını fark etti. "Endişelenme, daha zamanımız var,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISTAKOZ
Fiksi IlmiahIstakozun gelişmesini tetikleyen ve büyümesini sağlayan şey, yaşadığı rahatsızlık ve strestir. -Abraham Twerski Şehri ikiye bölen bir Duvarın ardında yaşamak zorunda olan Vuslat, bir sabah genç bir çocuğun ölümüne şahit olur. Bu infaz sayesinde her...