getting closer

169 19 63
                                    

"Kızım bi' rahat dur artık!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Kızım bi' rahat dur artık!"

Okul bahçesinde kantinden az önce aldığımız kahvelerimizle oturuyorduk. Okulun arka tarafında çimlerle kaplı bir alan vardı, ne zaman canımız sıkılsa buraya gelip kendimizi yere atıyorduk. Ayrıca hava çok güzeldi ve sınıfta durmak istememiştik.

Mark'la sakin sakin kahvemizi içmeye çalışıyorduk ama Aeri bir anda ayağa kalkmıştı. Kantine gidip çikolata almak istediğini söylüyordu. Tek başına gitmek istemediği için Mark'ı zorluyordu.

"Aeri otur." dedi. "İçeri girerken alırız."

Üçümüzdük, Jeno okula gelmemişti. Mark'tan mesaj atmasını istemiştim. Mesaj atarsam bir şeyleri anlayacak diye korktuğum için Mark'a baya ısrar etmiştim. Mesaj atmıştı ama Jeno'dan cevap gelmemişti.

"Hâlâ bir şey yazmadı mı?" diye sordum Mark'a baktığımda. Bu sırada Aeri pes edip Mark'ın yanına oturmuştu.

Mark telefonunu çıkarıp bir şey gelip gelmediğine baktığı sırada yanımda oluşan hareketlilik ile oraya döndüm. Jeno bağdaş kurup yanıma oturduğunda "Uyuyakalmışım." diye mırıldandı. Elleriyle gözlerini ovuştururken onu izliyordum. Hızlı gelmek için acele etmiş olmalıydı, saçları çok dağınık duruyordu.

Mark bana dönüp "Ölmemiş işte." dedi.

"Ha?" Jeno ne dediğini anlamadığı için şaşkınca kafasını Mark'a çevirdi. "Ufak çaplı bir kriz yaşadı." dedi.

Rezil oldum.

Jeno "Neden?" diye sorduğunda Mark'a bakıp elimi ona vuracakmış gibi yumruk yaptım. Bunu görmüş olacak ki sesli bir şekilde güldü. Konuyu toparlamaya karar vererek "Ödevlerden dolayı." dedi. "Sabahtan beri söylenip duruyor."

Jeno'nun bana o gün verdiği atkı hâlâ bendeydi. Sabah evden çıkmadan önce geri vermek için yanıma almıştım ama bahçeye çıkarken üşüdüğüm için boynuma sarmıştım. Jeno'yu atkısına bakarken gördüğümde "Ah." diye mırıldandım. Atkıyı çözmeye çalıştığım sırada kafasını iki yana salladı. "Verme." dedi. "Sende kalsın."

"Neden?" diye sordum. "Öyle işte." dedi. "İkimiz de çok fazla neden diyoruz sanırım Jimin."

"Sınıfa gidelim." Aeri tekrar ayağa kalktığında Mark içini çekti. "Otursana." dedi oflayarak. "Ne sorunun var senin burayla? İki dakikadan fazla duramıyorsun."

"Gidelim artık." dedim ben de ayağa kalkmaya çalışırken. Aeri gelip önümde durdu. "Otur sen." dedi tek gözünü kırparak. Bizi yalnız bırakmak için yaptığını fark ettim. "Mark'a bir şey göstereceğim ben."

"Sonra gösterirsin. Ah!" Aeri arkasına dönüp Mark'ı ayağa kalkması için kolundan çektiğinde Mark'ın bağırması üzerine gözlerini devirdi. "Kalktım be." dedi. "Gidelim ne yapacaksak artık..."

Aeri, Mark'ı kolundan tutup okul binasının içine götürürken Jeno gülmeye başladı. "Korkuyorum ben bu kızdan." dedi. "Mark'a bir şeyler yaptırabilen tek kız sanırım."

"Onları anlamıyorum." diye mırıldandım. "Hâlâ nasıl bir ilişkileri olduğunu çözemedim. Sürekli böyleler, geçen gün Mark Aeri'yi öpmüş ama ondan sonra da hiçbir şey olmadı."

"Mark seviyor ama Aeri'yi." dedi yerdeki çimlerden birkaçını kopardığı sırada. "Biliyorum." dedim bana bu konu hakkında katılan birini bulduğumu fark ettiğimde. "Ben de Aeri'ye bunu söylüyorum ama inanmıyor."

Konuşacak konu bittiğinde oluşan bir sessizlik olurdu ya, öyle bir sessizlik oluşmaya başladığında boğazımı temizledim. "Uyumadın mı?" diye sordum.

"Nereden anladın?"

"Yorgun görünüyorsun." diye mırıldandım. "Bir şey mi oldu?" Bunu sormak için çok mu yakındım bilmiyordum ama sorduğumda kafasını döndürüp bana baktı. Cevap vermek istemiyormuş gibi değildi. Az önce kopardığı çimleri elinde döndürüyordu.

"Annem depresyona girdi." dedi. "Dün de eve geldiğinde baya sarhoştu. Bütün gece onunla uğraştım. Sonra da uyuyamadım."

Jeno iyi değildi. Ayakta durmaya çalışıyordu, annesini de o halde gördükçe daha kötü hissediyor olmalıydı. Zenginlerdi, kocaman bir şirketleri vardı ama belki de şu an hepimizden daha mutsuzlardı.

"Okula gelmek istemedim ama evde boğuluyordum."

Hiçbir şey söylemedim. Sadece onu dinlediğimi bilsin istiyordum. Yalnız olmadığını bilmesi gerekiyordu, böyle zamanlarda insanı en çok yalnızlığı üzüyordu çünkü. O da olanları paylaşacak birini istiyor olmalıydı ki anlatmaya devam etti.

"Sürekli eve biriler geliyor. Babamın borç aldığı adamlar... İlk başlarda annem sakindi ama birkaç haftadır ruh gibi dolanıyor. Sürekli ağlıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum Jimin." Sonlara doğru sesinin titrediğini hissettiğimde dudaklarımı birbirine bastırdım. Çok güçlüydü. Ama ağır gelmeye başlamıştı. Annesine yardım edemiyor oluşu daha çok etkiliyordu onu.

"Sarılabilir miyiz?" Küçük bir çocuk gibi soru sorduğunda bunu sormasını beklemediğim için afalladım. Sonra zaten yanımda olan Jeno'ya biraz daha yaklaşarak kollarımı ona doladım. Çenesini omzuma yerleştirdiğinde derin bir nefes aldım.

"Biliyorum yeni tanıştık." diye konuştum sadece onun duyabileceği bir sesle. Yanında olduğumu hissettirmek için sırtını okşadım. "Yanındayım ben." dedim. "Kendini kötü hissedersen, bir şey olursa ya da konuşmak için ara. Motoruna atla bir yerlere gidelim, tamam mı? Her şey bir güne bağlı değil sonuçta."

Söylediğim son şeyle güldüğünü duydum. Bana birkaç gün önce konsere gitmek için söylediği şeye gönderme yaptığımı fark etmişti. "Tamam." dedi gülmeye çalışarak. "Bu teklifleri senin aleyhine kullanırım ama."

"Anlaştık." dedim. "Ne dersen onu yapacağız."

༘ *🥽✩°̥🐰࿐ ୨୧

baya bi spoi verdim ama hayırlısı

third of december [karina & jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin