first snow, and the cat

567 44 51
                                    

Birkaç dakika önce kopardığım papatyaları elimde döndürüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Birkaç dakika önce kopardığım papatyaları elimde döndürüyordum. Bu mevsimde, dışarda, papatya görmek olağandışı bir şeydi. Kışın soğuğuna rağmen hayatta kalmayı becerebilmişti.

Çok yorgundum, her şeyi aynı aynı anda yapmaya çalışmak artık zor gelmeye başlamıştı. Okuldan çıkıp dershaneye gitmiştim, orada geçirdiğim hiç de verimli olmayan üç saatin ardından çıkmış ve çiçekçiye yürümeye başlamıştım.

Minik bir çiçekçimiz vardı, daha doğrusu annemindi. Annem bir süre sonra kendi işini yapmak istemediğini fark edip bir çiçekçi açmıştı. Böyle daha mutluydu, dışardan da belli oluyordu. Ben de okuldan sonra onun yanına gidiyordum, genelde ona yardım etmeme izin vermiyordu. Çalışmamı söylüyordu, derslerime daha fazla önem vermem gerektiğini. Son yılında düzgün bir şekilde çalışıp istediğim mesleği yapmam gerektiğini söylüyordu. Belki de o istediği şeyi okuyamadığı için beni bu kadar zorluyordu, bilmiyordum. Bunu konuşacak bir ortam bir türlü oluşmanıştı, ben de bir anda sormak istememiştim.

Ayaklarımla yerdeki taşları hareket ettirerek yürüyordum. Aslında dershanemle çiçekçimiz arasında uzun bir yol yoktu ama ben bugün biraz daha geç gitmek istemiştim. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı; arkadaşlarımın bitmek bilmeyen dram dolu hikayeleri, dershane, okul, anneme yardıma gitmem, bunca içimin arasında bir de dans kursuna yetişmeye çalışmam oldukça yoruyordu.

Bir yandan elimdeki papatyayla oynarken bir yandan da etrafa bakıyordum. İnsanlar yoktu, herkes soğuktan evlerine gitmişti. Saat de yediydi, işe ya da okula gidenler de evde olmalılardı.

Yolun diğer tarafından gelen cılız bir sesle yavaşça bakışlarımı oraya doğru çevirdim. Yavru bir kediydi. Bu soğuk havada kepenkleri kapalı olan dükkânlardan birinin önünde büzülmüş, ısınmaya çalışıyordu. Onun yanına gitmeye karar verip karşıdan karşıya geçtim.

Çok üşümüş duruyordu, titriyordu. Dizlerimin üzerine eğilip yavaşça kafasına dokundum. Kedi sanki elim onu ısıtıyormuş da uykusu gelmiş gibi gözlerini kapattı. "Burda uyuyamazsın." dedim gülerek. "Dışarısı çok soğuk."

Annemin ne kadar kızacağını bilsem de elimdeki kitapları çantama tıkıştırıp kediyi kucağıma aldım. Böyle bir havada dışarıda kalmasına izin veremezdim, üşürdü. Ayrıca daha çok küçüktü.

"Açsın değil mi?" dedim kediye bakarak. Bir yandan da birkaç sokak ilerideki çiçekçimize gitmek için yürüyordum. Sokağa minik beyaz şeyler düşmeye başlayınca kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım.

Kar yağıyordu. Hava günlerdir çok soğuktu; ama bu, yılın ilk karıydı. Elimle kedinin tüylerini okşadıktan sonra gülümsedim. "Gidip sıcak bir şeyler içip karı izleyelim. Senin de karnını doyuralım, olur mu?"

Çiçekçinin önüne geldiğimde kediyi tutmaya devam ederken sırtımı kapıya yaslayıp kapıyı ittim. Kapıya birkaç hafta önce astığımız minik zil geldiğimi haber verirken annem çiçeklerin arasından kafasını uzattı.

"Hoş geldiniz!"

"Benim anne." dedim. Annem işini çok odaklandığı zaman kimin geldiğini fark etmiyordu. Yine öyle zamanlardan birinde olmalıydı.

"Misafir getirdim." dedim ve kucağımdaki kediyi yere bıraktım. Çantamı çıkarıp dükkanın arkasında benim gelince oturabilmem ya da ders çalışabilmem için yaptığımız odaya götürdüm.

"Jimin." dedi annem ben içerideki koltuğa çantamı yerleştirmeye çalışırken. "Kedilere bakmak yerine biraz kendine mi dikkat etmeye başlasan artık?"

Ofladım, hep böyle söylüyordu. Hayvanları ikimiz de seviyorduk ama annem çiçeklerini yediklerini öne sürerek onları buraya getirmeme fazlasıyla kızıyordu. "Onu sokakta bırakamazdım." dedim, bir yandan da saçlarımı toplarken. "Ayrıca hava çok soğuk, üşüyordu."

"Yarın sabaha kadar..." dedi annem uyarıcı bir ses tonu ile. "Daha fazla burada kalamaz, tamam mı?" Neşeyle kafamı salladım ve tekrar odaya girdim.

Kendime kahve, minik kediciğe de sıcak süt hazırlayacaktım. Bir süre oradan oraya dolandıktan sonra ısınan sütü kedinin içebileceği bir kaba koyduktan sonra odanın kapısını açtım. "Gel hadi." dedim ona doğru. Elimi sallayarak dikkatini çekmeye çalışıyordum ama pek oralı olmuyordu.

Kabı yere koydum ve kedinin yanına ilerledim. Onu kucağıma aldıktan sonra tekrar içeri gittim. Çantamın içinden son okuduğum kitabı çıkardım, koltuğun üzerindeki büyük battaniyenin altına girdim. Elimdeki kahve dolu bardaktan bir yudum aldıktan sonra arkama yaslandım.

Dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Henüz bir adı olmayan minik kedi sütü bitirdikten sonra oturduğum koltuğa tırmanmaya çalışıyordu. Onun bu halini görüp bardağı bırakıp ona uzandım.

"Sana bir isim bulmamız lazım." dedim kucağıma çıktığı zaman. Ardından da uzanıp tüylerini okşadım.

Kar çok güzel yağıyordu. Yerlere düşüyor, sonra da teker teker yok oluyorlardı. Derin bir nefes aldım. Seneye üniversiteye geçecektim. Beni bekleyen uzun bir yolculuk vardı, bunun öncesinde çalışmam gereken büyük de bir sınav vardı.

Ama başka bir şey daha vardı hayatımı değiştirecek. Biri vardı, daha farkında olmadığım.

༘ *🥽✩°̥🐰࿐୨୧

çok çabuk karar değiştiriyorum ağlıcam

buyrunuz, ilk bölüm

ne olacak tahminleriniz varsa yazın olur mu???

third of december [karina & jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin