tangled

175 14 88
                                    

Her şey darmadağın olmuş, hiçbir şeyi düzeltemeyeceğiniz bir zamanda hissediyor musunuz bazen? Her şey o kadar garipleşiyor ki birini düzeltmeye çalışırken başka bir şeyi bozuyormuş gibi hissediyor musunuz siz de?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Her şey darmadağın olmuş, hiçbir şeyi düzeltemeyeceğiniz bir zamanda hissediyor musunuz bazen? Her şey o kadar garipleşiyor ki birini düzeltmeye çalışırken başka bir şeyi bozuyormuş gibi hissediyor musunuz siz de?

Az önce olanlar gözümün önünden geçerken ağlamama engel olamıyordum. Gözyaşlarım benden izinsiz yanaklarımı ıslatmaya devam ediyordu. Etraftaki insanların bakışları altında hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum. Değersiz, iğrenç...

Kesik kesik nefes almaya devam ederken yanaklarımdan akan yaşları sildim. Jaemin'in değdiği dudaklarımın üstünden elimin tersiyle geçtikten sonra ellerimle yüzümü kapatıp dizlerime yaslandım.

Keşke gelmeseydim, keşke bütün bunlar yaşanmasaydı.

Kafenin kapısı sertçe açıldığında kafamı kaldırıp oraya döndüm. Jeno'ydu, konum attığım sırada burada olduğumu söylemiştim.

Oturduğum sandalyenin yanına gelip dizinin üstüne çöktüğünde hıçkırmaya devam ederken kollarımı boynuna doladım. Alnımı omzuna yasladım ve kafamı boynuna gömdüm. Az önce olanlardan sonra Jeno'dan ayrılmak istemiyordum, ne kadar o kadar mümkünse böyle kalmak istiyordum sadece. Konuşmadan sadece birlikte durarak.

"Jeno..." diye hıçkırıklarımın arasından konuştuğumda kollarıyla sıkıca belimi sardı. "Ne oldu?" diye sorduğunda hâlâ aslında ne olduğunu bilmediğini fark ettim. Olan hiçbir şeyden haberi yoktu, görmemişti ya da ne olduğunu bilmiyordu.

"Bebeğim, iyi misin?" Hıçkırmaya devam ederken ona mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldığımda ellerini sırtımda gezdirmeye başladı.

"Tamam." diye mırıldandı. "Geçti, yanındayım ben. Anlat hadi ne olduğunu." Zorlukla kafamı iki yana salladığımda bir süre sonra açıkta kalan kolumu okşadı. "Buradayım Jimin." diye mırıldandı. "Korkma artık."

"Seninle kalabilir miyim bugün?" Hıçkırıklarımın arasından sorduğum için kesik kesik duyulan cümlenin ardından kafasını salladığını hissettim. "Sormana gerek yok Jimin." diye mırıldandı. "Gidebiliriz hemen istiyorsan."

Burnumu çekerek ondan ayrıldığımda dizlerinin üstünde durmayı bırakıp ayağa kalktı ve elimi tuttu. İkimizi de dışarı yönlendirdi ve büyük siyah motorunun önüne geldiğimizde bu sefer kaskı benim için taktı.

Sessizlik içinde geçen on beş dakikanın ardından evim önüne geldiğimizde motordan inip apartmanın girişine yürüdüm. Jeno da yanımdaydı, küçük bir çocuk gibi elini tutmuş bırakmıyordum.

Dairenin kapısını açtıktan sonra içeri girmem için çekildi. Adımlarımı Jeno'nun odasına yönlendirdim. Tek istediğim herhangi bir yerde onunla konuşabilmekti. Tek isteğim bir an önce bu kabustan uyanmaktı.

Çantamı odasındaki koltuğun üstüne bıraktıktan sonra telefonumu elime aldım. Aeri nerede olduğumu soran birkaç mesaj atmıştı. Mark'tan cevapsız aramalar, bir de Jaemin'den gelen bir mesaj vardı.

third of december [karina & jeno]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin