DARK-23

492 53 1
                                    

"Jungkook kendini üzme."

Az önce evden çıkan adam ile bakışlarımı Jungkook'a çevirdim. Evinin bahçesine küçük bir mezarlık yaptırmıştı.

"O benim tek gerçeğimdi Jimin.."

Bakışlarımı Jungkook'a çevirerek, derin bir nefes aldım. Saatlerdir bu küçük beyaz mermerden mezar yapılıyordu.

"O bir yıldız Jungkook. havanın karardığında başını gök yüzüne çevirdiğinde onu hep göreceksin. Gecenin içinde."

Jungkook bakışlarını küçük mezarlığa çevirerek, güçlükle ayağa kalktı. Artık hiç bir duygu hissedemiyordu.

"Şoföre söyleyeyim seni evine bıraksın."

O eve bir daha gidemezdim abim ile karşı karşıya gelmek istemediğimi Jungkook biliyordu ama bu ruh hali ile unutmuş olmalıydı.

"Tamam."

...

Kendimi hiç olmadığım kadar duygusuz hissediyordum. Dün yaşadığım, o sevdiğim adamın evinde gördüğüm görüntüler tek tek zihnimin en derinliklerine kazınmıştı.

"Buradasınız Jimin bey."

Korumalar ile göz göze geldiğim an bakışlarımı yenilenmiş çimlere çevirdim.

"Abim evdemi?"

Korumalar başını olumsuz anlamda sallayıp kapıları benim için aralarken, güçlük ile başımı dik tutmaya çalıştım.

"Jimin bey abiniz çok sinirliydi." Gülümsedim.

"Abim gelirse eğer odamda olduğumu söylersiniz."

Hızlı adımlar ile odama ilerleyerek, ılık bir duş almak için hazırlandım son iki gündür yaşadığım yorgunluğu, yıpranmışlığı üzerimden asla def edemezdim.

...

Mark aldığı haber ile bulunduğu yerden ayrılarak, eve doğru arabanın direksiyonunun kırdı.

Jimin son zamanlarda çok değişmişti ve bu durum artık canını çok sıkıyordu ona ceza vermek bile işlemiyor, sonunda Mark'ın canını daha fazla yakıyordu.

Arabayı evin önüne park ederek üst kata doğru ilerledi.

"Jimin!"

Mark kardeşinin odasının kapısını açarak, Jimin'i üzerinde bir bornoz ile kitap okuduğunu görünce, adımlarını kardeşine yönlendirdi.

"Neredeydin bunca gündür?"

Jimin okuduğu kitabın sayfasını katlayarak; ayağa kalktı.

"Benim sana soru sormam gerekiyor abi senin bana değil."

Mark kardeşinin omuzlarından tutarak kendine doğru çekti küçük bedeni. Duştan yeni çıktığı için o kendine has kokusu burnuma doluyordu.

"Jimin'im sana bir şey olacak diye çok korkuyorum ama sen inat ile benden uzaklaşıyorsun."

"Bana bir şey olursa senin yüzünden olacak abi!"

Mark kardeşinin boynuna küçük bir öpücük kondurarak kendisini geri çekti.

"Ne dediğinin farkında değilsin Jimin? seni korumak için elimden gelen her şeyi yapıyorum ama sen kendini bilerek benden uzak tutuyorsun."

Jimin başını yana yatırarak, omuzlarını silkti. Abisine soracağı tek bir soru vardı oda;

"Yeontan'ın ölümünden senmi sorumlusun abi?"

Jimin'in tiz sesi odayı doldururken, Mark kaşlarını çatatak bakışlarını Jimin'e çevirdi.

"Sen o kuşun öldüğünü nereden biliyorsun?"

Jimin bir şey demeden arkasına döndü ve soyunma odasının kapısını açarak bir kaç kıyafet çıkarttı kendisine.

"JİMİN BANA CEVAP VER!"

İşte başlıyorduk yine.

Jimin çıkarttığı kıyafetleri soyunma odasındaki küçük pufun üzerine koyarak üzerindeki bornozu yavaşça çıkarttı. O sırada içeriye giren sinirden yüz hatları keskinleşmiş bir Mark girince Jimin pufun üzerinden aldığı iç çamaşırı giyinerek abisine döndü.

"Bağırma bana abi!"

Mark elini Jimin'in omuzlarına koyarak kararan gözlerini kardeşinin üzerinde gezdirdi.

"O adam ile mi görüştün?"

Jimin başını yana yatırarak gözlerini sımsıkı kapattı. Aklına Yeontan'ın o cansız bedeni geldikçe yüzü buruşuyordu.

"Jungkook ile görüştüm."

"Ne?"

Jimin bakışlarını abisine çevirerek, o sinirli ve korkutucu ifadesi ile gözlerini kırpıştırdı.

"Jungkook beni kurtardı."

Kurduğum cümle ile abimin yüz ifadesi değişirken, omuzlarımı tutan elleri gevşedi.

"O ne demek? Nasıl kurtardı seni!"

Bakışlarımı abime çevirerek titrek bir nefes aldım. Jungkook ile yaşadığım o kısa zaman aklıma gelince bile içimden kopan şeylere engel olamadım beni o kuyudan iki kere kurtarmıştı, ikisinde abimin eseriydi.

"Anlatacaksın bana!"

Bir anda bedenimi sarsması ile, iç çamaşırım ile arkamdaki pufa oturdum. Abim anında önümde diz çöküp ellerimi tutunca gözleri gözlerimi buldu. Bakışlarında kavurucu bir öfke vardı.

"O gün evden ayrıldığım gün saatlerce dışarıda kaldım. Senin ile telefonda konuştuktan sonra o kara kuyu'ya gittim. Abi ben intihar etmek için gitmiştim o kuyu'ya."

Kurduğum cümleler abimi derinden yaraladığını biliyordum. Şu dünyadaki en önemli kişiydim onun için.

"Sen canına kıyamazsın Jimin'im."

İnanamıyordu. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Ellerimi tutan elleri sıkılaşırken, alnını boynuma yaslayarak derince kokumu içine çekti o sırada boynumu ıslatan onun göz yaşları ile gözlerimi kapattım.

"Sen canına kıyamazsın!"

Aynı cümleyi defalarca tekrarlarken, başımı geri çekerek gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Ben canıma kıymak hiç bir zaman istemedim abi. Benim şu hayatta ki tek isteğim normal bir yaşamdı. Bu intakam işlerinden vazgeç abi. Lütfen."

Elimi uzatıp abimin yanağına yaslayarak, gözlerimi kapattım. Yanağındaki elimi tutup öperek derin bir nefes aldı.

"Yapamam güzelim."

Başımı olumsuz anlamda sallayarak, kendimi geri çekecek iken sırtımdan tutup bunu engelldi.

"Jimin'im.l ben sana kıyamam ki."

Hayatımda gördüğüm en inatçı insandı belkide abim. Yeontan'ı o öldürmüştü ve ben bunun nasıl olduğunu çözecektim.

...

Bölüm sonu.

DARK / JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin