DARK-33

400 37 5
                                    

"Abi yapma ben o kuyuyu istemiyorum."

Mark kardeşinin eline ipi verirken, Jimin başını olumsuz anlamda sallayarak kendini geri çekmeye çalıştı.

"O kuyuda bir hafta değil; Bir ömür kalacaksın Jimin!"

Göz yaşlarıma yağmur damlası misali gözlerimden akıyorken, başımı her ne kadar sallasamda ipin beni kuyunun derinliklerine indirmesine izin veremedim.

"MARK DUR!"

duyduğum ses ile başımı kuyunun girişine çevirdiğimde, ipin beni yavaşça yukarıya çekmesi bir oldu.

Ayaklarım toprak zemin ile birleşirken, ağlamaktan kızaran gözlerimi gelen kişiye, Jin'e çevirdim.

"Ne işin var senin burada!"

Abim sinir ile Jin'e bir kaç adım atacak iken, Jin gülümseyerek başını iki yana salladı.

"Demek Jimin'i buldun Mark. Bulmana sevinme senin küçük kardeşin ile ilgili bir bilgiyi daha bilmiyorsun."

Her ne kadar anlamasamda Jin gülümseyerek bana doğru adımladı. Kendimi bir kaç adım geri çekmek istesem de sırtımın kuyu ile bütünleşmesi  adımlarım durdurdu.

"Ne demeye çalışıyorsun sen Jin?"

Elimi kuyunun köşesine yaslarken, Jin tam önüme gelerek, elini omuzuna koydu.

"Senin küçük kardeşinin Jungkook'dan hoşlandığını bilmiyorsun Mark. Hatta öyle ki, devamlı Jungkook'un yanına gitmeleri bir konuşma için değildi ve Jungkook'da her şeyin farkında."

Jin'in kurduğu cümleler ile bakışlarım korku ile abim ile buluştu. Yüzünde bu sefer gerçektende hiç görmediğim o duygu vardı.

Abimin acı içerisinde gülümsemesi ile dolan gözlerimi abimden aldım. Abim hiç tahmin dahi edemiyeceğim bir şey yaparak telefonunu çıkardı.

"Abi ben gerçektende-"

"O resimlerinin anlamı buydu demek ki."

Dudaklarımın arasından bir hıçkırık çıkarken, ellerimi yüzüme kapattım.

"Abi ben gerçekten'de Jungkook'u seviyorum."

(Ateşe körük ile gidiyorsun. Bileeesin)

Abimin yüzü acı ile buruşurken, bakışlarını telefonuna çevirdi.

Jin yanımda keyif ile gülerken, ben ağlamaya devam ediyordum.

-Jungkook seni kuyunun yanında bekliyorum.. Jin ve Jimin'de burada!

Dizlerimin üzerine çömelerek, başımı eğdiğimde Jin'in kahkahaları ile ağlamam şiddetlendi.

"Demek Jungkook'dan hoşlanıyorsun öyle mi?"

"Abi."

"SENİ ÖLDÜRMEN GEREKEN DURUMDA YAPAMIYORUM JİMİN!"

"SENİ KENDİMDEN DAHA ÇOK SEVİYORKEN, SENİN O LANET ADAMDAN HOŞLANMAN CANIMI YAKIYOR KARDEŞİM!"

"Abi ben isteyerek aşık olmadım."

"KES SESİNİ!"

Toprak yolda bir lastik sesi gelirken, bakışlarımı arabadan inen Jungkook'a çevirdim.

Abim bedenini Jungkook'a çevirerek ona doğru bir kaç adım attığı an yüzüne yediği yumruk ile başı yana savruldu.

"JUNGKOOK!"

Göz yaşlarım artık bitip tükenirken, ruhsuz bir şekilde önümdeki toprağı izliyordum. Önümde bir kıyamet kopuyor, abim Jungkook'a, Jungkook abim'e vuruyordu. Jin onların kavgasına şahit olurken, ben ruhsuz bir şekilde toprağın üzerindeki küçük taş parçalarına bakıyordum.

Ne kadar süre geçti bilmiyordum. Artık sessizlik hakim olurken boş tenha yolda başımı kaldırdım.

Abim yüzü kan ile kaplanmış bir şekilde Jungkook'a silahını doğrulttuğunda, arkamdaki kuyudan destek alarak ayağa zorda olsa kalkabilmiştim.

"Abi yapma ne olursun."

Sesim öyle güçsüz çıkmıştıki Jungkook'un bakışları beni buldu. Jungkook'un bakışları içimde bir yerleri parçalarken, elimi Jungkook'a doğru uzattım.

"Jungkook seni çok seviyorum-"

Daha cümlemin devamı gelmeden bir silah sesi.. Jin'in bağırışı, abimin sinirli bakışları... Peki ben? Ne bir cümle kurabiliyor, ne bir duygu hissede biliyordum.

Jungkook'un bedeni yerde yatarken, benimde ruhumun aynı Jungkook gibi yerde olduğunu hissettim.

Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum. O dakikalar bana yıllar kadar uzun  gelsede, abimin Jungkook'a yaklaşarak yerde yatan ve tam kalbinden vurulan bedenine eğilip hafifçe gülümsedi.

Tepki veremiyor, ayağa kalkamıyordum. Jin duygusuzca öylece Jungkook'a bakarken, oturduğum yerden ayağa kalktım.

"Senden nefret ediyorum Mark!"

Sesimin titrek çıkışı umrumda değildi. Mark'ın gözleri Jimin ile buluşurken, yüzünde hiç olmadığı kadar keyifli bir ifade vardı.

"Bu adamı seviyordun değilmi canım kardeşim? İstediğin kadar sevebilirsin artık karışmıyorum."

"Senden nefret ediyorum Mark! Senden nefeet ediyorum."

Abimin gözünden bir duygu geçsede umursamadan bakışlarımı Jungkook'a çevirdim. Gözleri açık bir şekilde, bilinci kapalı bir şekildeydi.

"Yeontan."

Mark'a doğru ilerleyerek elinde tutmuş olduğu silahını aldım. Sevdiğim adamın katilini.

"Ne yapıyorsun?"

Gülümsedim. Acı bir gülümseyişti. Elimde tutmuş olduğum silahı kalbimin üzerine götürerek gözlerimi kapattım.

"JİMİN!'

Abimin bana doğru yöneleceği an tetiği çekmem ile büyük bir ses işitti kulaklarım. Küçük bir sızı, o sızı canımı yakmaya bile fırsat vermeden gözlerim kapandı.

...

Önce yıldız gitti, sonra gece gitti, sonrada ay..

Artık bu dünyada gece yaşanmayacaktı. İnsanlar her yukarıya baktığında gece olmayacaktı.

'Gece kaybetti. Gündüz kazandı.'

Unutma! Gece olmasaydı ay parlamazdı. Öylede oldu, gece gitti, ay söndü.

...

Bölüm sonu.

DARK / JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin