28.Bölüm

1.4K 41 40
                                    

Merhabalar, yeni bölümle karşınızdayım.

Keyifli okumalar! ❤

🔥

Yaralıydık.

Hem ruhlarımızdan, hem de bedenlerimizden. Bizi yaralamışlardı. Bizi birbirimize bağladığını düşündüğüm o hayali kelepçenin üzerine her geçen gün daha çok mermi isabet ediyordu, o kelepçe her seferinde çözülecek gibi oluyor fakat yine de zor da olsa dayanıyor, bizi birbirimizden ayırmıyordu. Lakin bir gün atılan koca bir merminin bileklerimizden bizi birbirine bağlayan o hayali kelepçeyi çözeceğinden korkuyordum. Bu düşünceden deli gibi korkuyordum. 

Bakışlarımı acıyan ayağıma çevirdim, sargıyla sarmışlardı ve çok fazla acımıyordu. Sanırım mermi ayağımı sıyırıp geçmişti. Yiğit'in omzundaki ve elindeki yarayı hatırlayınca gözlerim doldu. Acaba neredeydi şimdi?

En güzel günümüzü zehir eden adama çevirdim bakışlarımı. Yiğit'in nerede olduğunu bilmiyordum, burası neresi bilmiyordum, bizden ne istediklerini de bilmiyordum. Hiçbir şeyi bilmiyordum... Ama bildiğim bir şey varsa eğer o da şuydu ki; bu gece hiç iyi şeyler olmayacaktı. En güzel günümüzü bize zehir edeceklerdi.

"Neden öyle bakıyorsun bana güzellik?" Yüzündeki o iğrenç sırıtışıyla birlikte dibime kadar girdiğinde ellerim sandalyeye bağlı olduğu için onu ittiremedim fakat bu durum beni yıldırmadı, yüzüne tükürdüm. Yüzünü buruşturup tükürüğümü sildikten sonra sağ elini yanağıma doğru indirdi ve sert bir tokat attı. Canım acımıştı ama umurumda değildi, onu sinir etmek istercesine sırıttım.

"Sence neden öyle bakıyor olabilirim, henüz ismini bile bilmediğim h*yvan?" Adam demeye dilim varmamıştı. Bir tokat daha yesem bile umurumda olmazdı. Alışkındım. Alıştırılmıştım. Beni buna babam alıştırmıştı. Öz babam... Baba bile demek istemediğim o şahıs...

"H*yvan ha?" Tam bir tokadı daha yüzüme indirecekti ki odadaki nadir eşyalardan biri olan tahta sehpanın üzerindeki eski model tuşlu telefonu çalmaya başladı. Neden tuşlu telefon tercih ettiğini merak etmiştim açıkçası.

Düşünecek tek şey buydu şuan?

Sen bir sus iç ses.

Yine ne yaptım? Doğruları söylerim ben.

Tamam, şimdi sus.

Peki.

Kendimle konuşmaya da başladığıma göre kafam pek yerinde değil. Hatta hiç yerinde değil.

Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. Her seferinde kaçırılmaktan yorulmuştum artık. Sürekli aynı şeyler olup duruyordu ve hayatımdaki aksiyon, kaos bir türlü dinmiyordu. Artık bitsin istiyordum. Her seferinde bitecek, sonlanacak, mutlu olacakmışız gibi oluyordu ama ertesi gün birden başka bir düşman karşımızda beliriveriyordu. Bu durumdan sıkılmıştım. Yiğit bir mafyaydı, her ne kadar kalbinde bana karşı güzel duygular olsa da o bir mafyaydı. Katildi. Öldürdüğü kişi sayısı az bile olsa, bu onun bir katil olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Hiçbir şekilde değiştirmezdi.

Peki onu sevdiğim için pişman mıydım? Hayır, değildim. Pişman olmadığıma emindim. Onun çok güzel bir kalbi vardı. Kalbinin ortasındaki beyaz lekeyi sadece ben görebiliyordum ama vardı. O tarafını sadece bana açıyordu. Şefkatini sadece bana gösteriyor, sevgisini sadece bana veriyor, gülümsemesini sadece ama sadece bana bahşediyordu. Ben onun gözünde diğer insanlardan farklıydım. Beni deli gibi seviyordu, bunu da açık ve net bir şekilde görebiliyordum. Lakin artık böyle bir hayattan sıkılmıştım. Ondan değil, böyle bir hayatı yaşamaktan sıkılmıştım. Yiğit'ten asla sıkılmazdım, ona olan güvenim, sevgim tamdı. Beni bunaltan tek şey içerisinde bulunduğumuz hayattı ve ben bu hayattan kurtulmak için ya Yiğit'ten vazgeçecek, ya da onu değiştirmeye çalışacaktım. 

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin