21.Bölüm

2.3K 61 54
                                    

Keyifli okumalar!

🔥

Yiğit Arslan

Evden çıkıp depoya gitmiştim çünkü telefonuma adamlarımın birinden bir mesaj gelmişti ve bu mesajda Korhan'ı bulduklarını söylemişti. Yüzümde sinsi bir gülümseme oluşmuş, bu sefer onu öldürüp öldürmeyeceğime dair en ufak bir kararsızlık duymadan depoya gitmiştim.

Efsun'un sayesinde annemle babamın zalimce katledildiği o binayı bir kez daha görmüş, sonrasında adamlarımdan binanın sahibini araştırmalarını istemiş, binanın sahiplerinin kim olduğunu öğrendikten sonra ise Efsun'la beni karşılaştıran kaderin başından beri bizimle ilgili bir sürü planı olduğunu anlamış, mazinin intikamını almak için yanıp tutuşur olmuştum.

Bu hayatta en değer verdiğim iki kişiyi, annemi ve babamı, benden çalan şerefsize yapmadığımı bırakmayacaktım. Sonu ise 'kısasa kısas' mantığıyla annemle babamın sonu gibi olacaktı. Daha fazla beklemek istemiyordum, onun sonunun yaklaştığını görebiliyordum. Tıpkı oğlu gibi gözlerimin önünde acı çekerek ölecekti. Ölmeliydi. Yaşamamalıydı. Çünkü biliyorum ki, yaşarsa ne bizi rahat bırakır ne de zalimce davrandığı diğer insanları... Ben bir şekilde yine onu bulur, yakasından tutup duvara yapıştırırım ama acımasızca davrandığı diğer yüzlerce insan benim kadar güçlü bir mafya olmayabilir.

"Oooo," diyerek girdim yine depodan içeri. Hasan da Korhan da koridordaydı bu sefer, ikisi de sandalyelere elleri ve ayakları bağlı olacak şekilde bağlanmıştı. "Aramıza biri daha katılmış bakıyorum da. Hoş gelmiş, sefalar getirmiş. Ama ne yazık ki birazdan gidecek."

Korhan ne dediğimi anlamayarak yüzüme ifadesizce baktı. Sonra konuştu. "Ne diyorsun lan sen?"

"Diyorum ki, artık misafirimizin gitme vakti geldi. Misafirliğin kısası makbuldür." Belimdeki silahı çıkarıp kafasına doğrulttum. İğrenç bir kahkaha atıp konuştu.

"Beni öldürsen de ortaklarım seni rahat bırakmaz zaten, merak etme. Yaşayıp yaşamadığım umurumda bile değil. Benim amacım annen ve babandan intikam almaktı, bunu da oğullarına acı çektirerek fazlasıyla yerine getirmiş oldum. Şimdi huzurla ölebilirim. Haydi, sıksana! Adamsan sık lan, adamsan katilim ol!"

Dişlerimi sıktım. Annem ve babamdan bahsetmesi yine ve yine canımı acıtmıştı, canım yandığında öfkelenirdim ve ben öfkelenirsem beni kimse durduramazdı.

"Sıkmayacağım," diye bağırdım sırıtarak. "Silahı kafana dayamamdaki amacım seni bir nebze olsun korkutabilmekti ama madem dediğin üzere korkmuyorsun, o zaman ben de uzun zamandır yapmak istediğim şeyi yaparım." Kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Adamlara seslendim. "Şu duvara ip bağlayın, bir tane de sandalye getirin."

Bir kez daha sırıttı. Tam bir şey söylemek için ağzını açtığı sırada ağzının ortasına bir yumruk daha geçirdim. Sandalyesi Hasan'ın hiç sesini çıkarmadan oturduğu sandalyesinin yanına düşmüştü. Hasan'ın yüz ifadesinden korktuğu anlaşılıyordu. "Ya beni de asarak öldürürse?" diye düşünüyordu besbelli.

Depoda işim bittikten sonra adamları orada bırakıp depodan ayrıldım. Korhan'ı öldürmüş, Hasan'ı ise öldüresiye dövmüştüm lakin öldürmemiştim. Şimdilik öyle bir amacım yoktu çünkü. Ona Korhan'a olduğu kadar öfkeli değildim ama yine de tabii ki bir öfkem vardı. Çünkü ilk kez bir fotoğrafta gördüğüm o yemyeşil gözlerinin beni büyülediği kadını sevmediği, istemediği bir adamla evlendirecekti. Ben bunun haberini alıp Efsun'u kaçırmasaydım şuanda o da ben de bu konumda olmazdık.

Kolumdaki saate baktığımda gece 11 olduğunu gördüm, henüz erkendi. Eve gitmek üzere yola çıkacağım sırada adamlarımdan biri arabanın camını tıklattı. Camı açıp "Ne var?" dercesine suratına baktım.

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin