49.Bölüm

316 16 2
                                    

Merhabalar. Öncelikle hepinize iyi bayramlar dilerim, bölümü bayram şekeri olarak getirdim size 🍬

Dikkat: Bu bölümü okurken sırıtmaktan çeneniz ağrıyabilir hjfvhnfhv

Eveet, çok fazla uzatmadan bölüme geçelim. Keyifli okumalar! 🤍🖤

🍷

Yiğit Arslan

Kaderin bana çizdiği yolun Efsun'dan öteye olmadığını kabullendiğim günü çok net hatırlıyorum.

Onu ilk kez arabada öptüğüm günün gecesiydi. Geçmişte yaşadıklarımı, katledilen ailemi öğrendiği ve bunu bana söylediği akşamdı; kafamı dağıtacağımı söyleyip dışarı çıkmıştım ve o gece aslında bunu söyleyerek kendimi evden atmamın asıl sebebi Efsun'un yaşadıklarımı öğrenmesi değil, kendi içimde Efsun'a olan duygularımla olan savaşımdı.

Her ne kadar Efsun'a ve hatta kendime bile belli etmemiş olsam da içten içe hep benim sevgimin ona zarar getirebileceği düşüncesi aklımın bir köşesindeydi, o köşeden hiçbir zaman silinmedi. Benim yüzümden her kaçırılıp götürülüşünde, her kötü bir badire atlatışında kalbime onun benim gibi karanlık birini sevmesinin hak olup olmadığını sormuştum.

Çoğu zaman kalbimden aldığım cevap koca bir belirsizlikti, bu zamana kadar siyah olduğunu düşündüğüm kalbim Efsun yüzünden bu belirsizliğe bile düşmüştü. Sorduğum sorulara net bir cevap verebilen kalbim, Efsun'dan sonra bunu yapamaz olmuştu.

Bazen oturup düşündüğüm oluyordu, Efsun benim hayatıma girmeseydi acaba şuanda ne halde olurdum? Bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyecek olsam da şu anki halimle kıyaslanamayacak bir halde olacağımı tahmin etmek güç değildi.

O, hayatıma aniden girmiş; tepetaklak olan hayatımı rayına oturtmuş ancak bu sefer de kalbimin rayından çıkmasına sebep olmuştu.

Razıydım. Onun benim kalbimi rayından çıkarmasından sonuna kadar razıydım. İşte o gece, onu öptüğüm günün gecesinde, onun kaçırıldığının haberini almadan sadece birkaç saat önce artık kalbime sorduğum sorulara net bir cevap alamıyor olmak; sadece "Onu seviyor musun?" diye sorduğumda o ritmik atışların hızlanması bana aradığım cevabı vermiş, doğrudan göstermişti.

"Seviyorsun o kızı." demişti bana kalbim. "Ve sonunun ışığı mı yoksa karanlık bir tüneli mi göstereceğini bilmediğiniz bir yolda beraber yürüyeceksiniz."

O günden bu zamana kadar onu kaybedebilme ihtimalim de hep bir köşede beynimi kemiren bir durumdu. Öyle ya da böyle, nasıl olduğu fark etmeksizin onu kaybetmek, ondan ayrı düşmek benim için ölüm olurdu. Kişiliğim gereği korktuğum ihtimali genelde pek dışarı yansıtmazdım, bir şeyden korkuyorsam o genelde dışarıdan bakıldığında belli olmazdı ve Efsun'un da bu içimde gittikçe büyüyen onu kaybetme korkumdan haberdar olmadığına emindim. Bunu ondan olabildiğince gizlemiştim.

Onu, tarifi imkansız bir sevgiyle seviyordum.

Ve şimdi karşımda benim için sürpriz olarak hazırladığı mumlarla donatılmış bir masa, masanın hemen kenarında ise kahverengi saçlarının bukleleri iki omzuna da dökülen, yaprağı anımsattığını düşündüğüm yemyeşil gözleriyle bana bakan Efsun duruyordu.

"Bu sürpriz..." diyerek elimle masayı gösterdim. Salonu güzelce dekore etmiş, birkaç eşyanın yeriyle oynamış ve masayı da salonun cam kenarına doğru getirmişti. O anda aklıma gelen düşünceyle irkildim. "Bir saniye... Unuttuğum bir şey mi var yoksa bugün? Özel bir gün falan mı?"

"Yok yok," diyerek kalçasını yasladığı masadan ayrılarak bana doğru yaklaştı. Üzerimdeki gömleğin yakalarına doğru gitti eli, dağılmış yakalarımı düzelttikten sonra gözleri yeniden gözlerimle kesişti. "Unuttuğun bir şey yok. Benim sana anlatacağım bir durum var." Bu cümleyi kurduğu anda bedenimden bir ürperme geçti, ilk başta korktum ancak devamında gülümseyince yüksek ihtimalle kötü bir şeyden bahsetmeyeceğini düşünerek içimi ferahlattım.

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin