10.Bölüm

3.6K 101 39
                                    

Keyifli okumalar...💖

•••

Uyandığımda bir hastane odasındaydım ve gözlerimi açtığımda ilk olarak serumuma ilaç katan hemşire girmişti görüş alanıma. Etrafıma biraz daha bakındım, ondan başka kimse yoktu. Uyandığımı görünce bana doğru dönüp gülümsedi.

"Merak etmeyin, şuan gayet iyisiniz, sizinle birlikte getirilen beyefendi de iyi. Bu serum da bitince iyice kendinize geleceksiniz. Geçmiş olsun." Başka bir şey demeden odadan çıktı ve beni yalnız bıraktı. Sıkıntıyla ofladım. Yiğit'i görmeden inanmayacaktım iyi olduğuna.

Yatakta doğruldum ve kolumdaki serumu yavaşça çıkardım. En son olanlar bir bir aklıma akın etti. Bir adam beni Yiğit'in kollarından alıp Yiğit'in amcası olduğunu söylemiş, beni başka birine vermiş, sonrasında ise bir arabaya bindirildiğimi hissetmiştim ama devamını hatırlamıyordum. Sızıp kalmış olmalıydım.

Ayaklarımı buz gibi olmuş zemine değdirdim. Odanın bir köşesinde öylece duran ayakkabılarımı görünce gülümsedim. Zorlukla, yataktan destek alarak ayağa kalktım ve birkaç adım atıp ayakkabılarıma ulaştım. Ayakkabılarımı hızlıca giydikten sonra odanın kapısını açtım ve etrafı kolaçan ettim. Sol tarafta siyahlar içinde bir sürü adam vardı ama onların Yiğit'in adamı olup olmadıklarını bilmiyordum. Her ihtimale karşı onlara sormamak gerektiğine kanaat getirip onlara gözükmeden asansöre bindim ve giriş katın düğmesine bastım. Danışmaya soracaktım Yiğit'in odasının nerede olduğunu.

Asansör giriş kata gelince duvarlardan destek alarak asansörden indim ve yine duvarlara tutunarak danışmaya kadar yürüdüm. Boşta olan bir kıza sordum. "Yiğit Arslan'ın odasını öğrenebilir miyim?" dediğimde bana şüpheyle baktı. "Karısıyım." diye bir yalan attım hızlıca. Mecbur kalmadıkça yalan söylemezdim ama şuan buna mecburdum. Güzel yalan söylerdim, karşımdakini hemen inandırırdım, bu kızın da bana inanması çok uzun sürmedi.

"Peki. Bir saniye, bakayım." diyerek hastane kayıtlarına göz gezdirdi. "2. katta, 28 numaralı oda."

Başımı 'tamam' anlamında sallayarak teşekkür ettim ve yine asansöre bindim. Bu sefer geçen seferki gibi boş değildi, içeride insanlar vardı ve hastane kıyafetlerim üzerimde olduğu için bana şüpheyle bakıyorlardı ama aldırmadım.

2.kata gelince asansörden indim, koridorun sol tarafında bekleyen adamların hâlâ oradan ayrılmadıklarını ve benim olduğum yöne baktıklarını fark edince hızlıca duvarın arkasına saklandım. Göz ucuyla tekrardan o yöne baktığımda artık bana doğru bakmadıklarını gördüm, saklandığım duvarın arkasından çıkıp Yiğit'in odasını aradım. Sağ tarafta değildi, anlaşılan adamların olduğu taraftaydı ve o tarafa geçmem için onların gitmesini beklemekten başka çarem yoktu ne yazık ki. Neyse ki birkaç saniye içinde bütün adamlar oradan ayrıldılar ama ben tam Yiğit'in odasına girmek için birkaç adım atmışken bir adam kolumdan yakaladı beni. Demek ki hepsi gitmemiş...

"Efsun kızım; merak etme, Yiğit iyi. Ben amcasıyım, Ferhat Arslan. Belki sen hatırlamıyor olabilirsin ama sizi buraya ben getirdim. Hem sen neden kalktın bakayım ayağa? Yiğit uyanınca bana hesap sorar valla. Haydi, çabuk geç odana."

Adam adımı bile biliyordu.

"Yiğit'in iyi olduğunu görmeden hiçbir yere gitmiyorum!" diye bağırarak kolumu elinden kurtardım.

"Tamam, anlaşılan biraz inatçı bir kızsın. Gel, bu odada." diyerek odanın kapısını açtı ve içeri girdi. Ben de onun arkasından girdim. Yüzü bembeyazdı ve ölü gibi öylece yatıyordu yatakta... Buna ben sebep olmuştum, çünkü beni kaçıran adam Demir'in babasıydı ve benimle bağlantısı vardı. Ben suçluydum...

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin