34.Bölüm

1.3K 41 20
                                    

Merhabalar, uzun zaman sonra yeni bölümle karşınızdayımm

Bir süredir bazı sebeplerden ötürü bölüm gelemedi, sözde bölüm depolayacaktım onu bile yapamadım. Neyse, şubat tatilinde sık sık bölüm atacağıma dair söz verdim zaten sizlere 🤍

Bu arada bugün baya kötüydüm, sanırım grip oldum, ateşim falan çıktı ve öksürüğüm de var. 🤧 Allah'tan sınav haftama daha 2 hafta var, o zamana kadar çoktan iyileşmiş olurum inşallah.

Kitabımız için instagram'da bir official sayfası açtım, instagram hesabı olanlar takip ederlerse aşırı mutlu olurumm 

Hesap adı: tutkununpencesinde

Binnur Şafak Nigiz için bir fan sayfam da var; edit, shop ve video paylaşıyorum ve orada baya aktifim. Dilerseniz onu da takip edebilirsiniz. yirmialtincikayip isimli kullanıcı benim.

Her neyse, sizi bölümle baş başa bırakayım. Keyifli okumalar dilerim ✨

🍷

Onunla olmak, benim için dünyanın en anlamlı şeyiymiş gibi geliyordu. Onunla olmak, onu sevmek, onu sarmak, onun tarafından sarmalanmak; beni yumuşacık, pamuk gibi, bembeyaz bulutların üzerinde uzanıyormuşum da sanki hiçbir şey umurumda değilmiş gibi o bulutların üzerinde uzanırken gözlerimi aşağıya çevirip dünyaya şöyle bir bakıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu sevgi, bu aşk benim yüreğimi bir sarmaşık gibi sarmıştı. O sarmaşık, sadece beni değil yaralarımı da sarmıştı. Yaralarımın üzerini nazikçe kapatmıştı. Zehirli yılanların tüm zehrini vermek istermişçesine beni soktuğu ve iz bıraktığı o derin yaraların üzerini kapatmıştı. Tüm bunları Yiğit yapmıştı. 

"Efsun," diye seslendi bana, düşüncelerimin esareti altından onun sesini duymamla çıkıverdim. Dün gece, onunla evlenmiştik, çok güzel bir an yaşamıştık ve o kadar mutluydum ki... Hiç olmadığım kadar mutlu, huzurluydum. Ailemin bana veremediği o sevgiyi bana Yiğit vermişti ve bu acıtıyordu. Bu cümleyi zihnimde tekrar edebilmek bile benim için zordu. Babam ölmüş ve annem nerede olduğunu bilmediğim bir köşede öylece yaşamını sürdürürken, bense dün sevdiğim adamla evlenmiştim ve mutluydum.

Benim mutlu olmam için sadece o yeterdi. Bana o lazımdı, ona ben lazımdım. Bir bütün olmadığımızda asıl anlamını yitiren parçalar gibiydik adeta. Ondan ayrı kalma düşüncesi... Bunu düşünmek bile istemiyordum. Yiğit, bana zarar vermezdi. Bana yalan söylemez, beni kandırmazdı. En ufak bir şey için bile bunu yapmayacağına o kadar emindim ki... Ona olan bu güvenimin sebebi içimdeki aşktı, ona olan sevgimdi. Sevgiyle güvenin her zaman yan yana olması gereken iki kelime olduğunu düşünüyordum, bana kalırsa güven olmadığı sürece sevginin bir anlamı yoktu. Zaten bu yüzden Yiğit'e koşulsuz şartsız güveniyor olmalıydım.

Biraz önce üst kattan bana seslenen Yiğit'e herhangi bir cevap veremeden onun yanıma geldiğini fark ettim. Üzerindeki takım elbisenin altında beyaz bir gömlek vardı ve şuanda o gömleğin düğmelerini bağlıyordu. Ve yine çok yakışıklı görünüyordu.

"Ne yapıyorsun öyle pencerenin önünde? Dikilmişsin orada."

"Hiç, öyle bakıyorum."

"Çok düşüncelere boğma kendini, bu senin için iyi değil. İyi bir şey düşünsen bile çok detaylı düşündüğün zaman beynini yormuş olursun, yapma." Kesinlikle haklıydı ve benim detaylı düşünen biri olduğumu biliyor olduğunu da şimdi onun ağzından öğrenmiştim.

"Haklısın, bunu yapmamalıyım." dedikten sonra onun yanına yaklaştım ve kravatını düzelttim. Nefesi yüzüme çarpıyordu ve benim nefesimin de onun yüzüne çarptığını biliyordum. "Önemli bir görüşmen mi var?" diye sordum. "Kravat falan takmışsın ya." dedim böyle bir soru sormuş olmamın sebebini açıklarcasına.

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin