47.Bölüm +18

748 14 5
                                    

Çok uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.

Biliyorum, aylar oldu bölüm atmayalı ve bununla ilgili birçok açıklama yaptım, aslında devam etmeyi birkaç gün öncesine kadar henüz düşünmüyordum çünkü odaklandığım çok fazla ders ve aynı zamanda arka planda yazdığım bitmek üzere olan başka bir kurgum vardı. Tüm bunlar ve üstüne bir de bu hikayeye dair içimde hiçbir şekilde bir ilhamın olmaması beni uzaklaştırdı hikayeden. Belki de böyle olması daha iyi olmuştur, belki daha iyi devam etmemi sağlar hikayeye. Tabii konudan biraz kopmuş da olabilirim diye düşünerek son bölümleri şöyle bir tarayıp baktım, şimdi yeniden sizlerleyim.

Bundan sonrası finale artık oldukça yakın bir evre diyebilirim.

Neyse, çok uzattım. Artık bölüme geçelim. Son kısmı hatırlamıyor olabilirsiniz diye aşağıya koyacağım. Keyifli okumalar dilerim! (Bunu demeyi çok özlemişim :))

🍷

46.bölümün sonu

İki koluyla belimden tuttuğunda fısıldadım. "Yiğit, biri görecek."

"Birinin görebilme tehlikesi bunu daha da cazip kılmıyor mu sence de?" Gözlerimi devirdim.

"Sen," deyip onu göğsünden ittim. "Çok şımarıksın. Eve kadar uslu dur."

"Çocuk muyum ben Efsun?" Kahkaha atıp dalga geçtiğinde sinirlerim bozuldu ve kollarımı göğsümde bağlayıp "Öylesin," diyerek ona arkamı döndüm.

"Ya ben ne dedim ki şimdi, neden küstün?"

Arkamdan seslendiğinde onu duymazlıktan gelip eşyalarımı bıraktığım odaya girdim. Eşyalarımı aldıktan sonra odada gitmek için hazırlanan diğer meslektaşlarımla vedalaşıp iyi akşamlar diledikten sonra oradan çıktım. Tam çıkmıştım ki bir anda kolumdan tutulup sağ tarafa doğru çekildim ve bir odaya doğru resmen fırlatıldım ama beni belimden tutup düşmemi engellemişti.

Odanın kapısını kapattı.

47.BÖLÜM

Kollarımı tutan güçlü parmakların kime ait olduğunu anlamam çok da uzun sürmedi. Yiğit'in gülen sesini duyduğumda hışımla kollarımı onun parmaklarından kurtarıp ona döndüm, tırnaklarımı omzuna geçirdim. Hâlâ gülüyordu.

"Ya sen deli misin? Çok korkuttun beni!"

"O kadar korktun mu gerçekten?" Bunu sorarken cümlesinin başında gülüyor olsa da sonradan gülüşü aniden soldu. Buna anlam veremedim.

"Ne oldu?" diye sordum. 

"Ne, ne oldu?"

"Bir anda gülmeyi bıraktın."

Baş ve işaret parmağını kullanarak burun kemerini sıktı, hemen ardından parmaklarıyla alnını ovuşturdu. İlk başta "Bir şey yok." dese de ona attığım bakışın ardından konuştu. "Bu hareketin seni bu kadar korkutacağını düşünmemiştim, yaşadıklarımız seni çok fazla-"

"Sus, tamam." diye sözünü kestim. "Bana yaşadıklarımızdan bahsetme artık lütfen."

"Haklısın." dediğinde sesi üzgün çıkmıştı. Karşımda yine bir çocuk gibiydi. Birkaç adımda ona iyice yaklaşıp elimle güzel yüzüne dokundum, yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşadım.

"Haydi, gidelim artık buradan." diye fısıldadım, yüzünü okşayan parmaklarımı tutup teker teker hepsini öptü.

"Gidelim."

*

Eve geldiğimizde ikimiz de yorgunduk, merdivenlerden çıkıp yatak odamıza girdiğimde arkamdan Yiğit de içeri girmişti. Üstümdeki kolye, bilezik tarzı takıları çıkarıp odadaki şifonyerin üzerine atarken Yiğit'in de üstündeki takım elbisenin ceketini çıkarıp dolaba astığını görmüştüm.

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin