40.Bölüm

768 24 0
                                    

Merhabaa :) Yeni bölüm geldi 🤍

Keyifli okumalar dilerim 🤍

🍷

Tutunacak tek bir dalım olduğu için, düştüğümde ona tutunup onunla daha fazla güç bulup o sayede daha iyi kalkabiliyordum düştüğüm o çukurdan.

Şimdi o çukur öyle bir derindi ki, sanki tutunabileceğim tek dal olan Yiğit'e bile tutunsam içimdeki nefret ve öfke geçmeyecek gibi hissetmiştim. Bu anlık olarak hissettiğim bir şey olsa da o anın şokuyla dizlerimin üzerine düşmüştüm, Yiğit yanıma gelip neyim olduğunu sorunca ona aldığım mesajı göstermiştim. 

Annem olacak o kadının bu kadar yüzsüz olabileceğini düşünmemiştim ama evet, gerçekten onun tam bir yüzsüz olduğunu bugün daha iyi anlamıştım! Pasaklı ve kirli gözüken halinin bir fotoğrafını çekip bana atmış ve 'Kızım, yardım et. Senden başka tutunacak kimsem kalmadı. Burada, bir çöp konteynırının dibinde ölüp gideceğim.' yazmıştı. 

Sadece Yiğit'in duyabileceği bir ses tonuyla, "Yüzsüzlükte zirve yapmış." diye mırıldandım. Sonra bir anda gülmeye başladım, galiba biraz delirmiştim. Deli ettiler çünkü! Ben gerçekten iyi değilim!

"Efsun," Yiğit adımı seslenip kollarımı tutunca yüzümü ona doğru çevirdim. Sonra gözlerim onun yüzünden kayıp etraftaki insanlara döndüğünde etraftakilerin garip bakışlarının benim üzerimde olduğunu gördüm. Kahretsin! O iş kadını görünümünü takınıp tam şuana kadar bunu uygulamıştım ama şimdi karizmam bertaraf oldu! 

"Etraftakilerin bize baktığını söylemek için seslenmedim, Efsun. İstedikleri kadar baksınlar. Şimdi yüzüme bak," Parmakları çenemin hizasına geldi, sonra çenemi nazikçe yukarı doğru kaldırıp onun yüzüne bakmamı sağladı. Ben hâlâ yerdeydim ve elimdeki telefonda annem olacak kadının yazdığı mesaj sayfası açılıydı. Onun yüzüne baktığımda ve bakışlarımız kesiştiğinde benim için endişelendiğini anlamam zor olmadı, o her zaman benim için endişelenirdi, bu yüzden beni bu zamana kadar hep onunla vurmuşlardı ya zaten... "O kadın için bir şey yapmamı istiyor musun?"

"Elbette hayır!" Bir anda bağırdığımda ben de neden bağırdığımı anlamamıştım, öfke ruhumu sarmıştı. Etraftakilerin bakışları daha da garipleşti, burada neler döndüğünü çözmeye çalışıyorlardı.

"Tamam, sakin ol." Yiğit beni ellerimden tutup kaldırdığında ellerimi onun ellerinden çekip üstümdeki tozları silkeledim. Elimdeki telefonla birlikte hastane odasından çıkıp hızlıca insanların yanından geçtim, sakinleşmek için biraz hava alsam iyi olacaktı çünkü biraz önce atılan mesajın saçmalığı beni oldukça sinirlendirmişti ama içimdeki öfkeyi alaya alırcasına gülüyordum. İnsanların o garip bakışları eşliğinde nihayet hastanenin bahçesine çıkıp temiz havayı ciğerlerime doldurduktan hemen sonra "Senin gibi anne olmaz olsun!" diye bağırdım. Ondan tiksiniyordum. Onca olan şeyden sonra her şeye sessiz kalıp, o gün beni nikah masasına oturttuklarında gıkını bile çıkarmayıp, haydi onu da geçtim, düğünün öncesinde odada beklerken bana Demir'in zenginliğinden bahsedip şimdi böyle bir mesaj atıp benden yardım istemesi ne demek oluyordu? Gerçekten bu kadar yüzsüz müydü, gerçekten mi? Çıldıracaktım, kafayı yemek üzereydim.

Böyle bir anne olabilir miydi? Anne dediğin, çocuğunu büyütüp yetiştirirken onu sevgiyle besleyen, onu koruyup kollayan, gerektiğinde kocasının karşısına çıkıp kızıyla ilgili tek başına karar almasını engellemeye çalışan, ona değer veren kadın değil midir? 

Benim bir annem yoktu. Bir babam da hiç olmamıştı. Keşke beni küçükken bir yetimhaneye verselermiş, bu kadar kimsesiz kalmazmışım. O evin içinde o kadar çok eziyet çekmiştim ki, ne yaşadığımı bir ben bilir, bir ben anlayabilirdim. 

Tutkunun Pençesinde | +18 (Mafya)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin