Amerika'da işler diğer devletlere göre biraz daha ağırdan yürütülüyordu, bunun nedeni ise Amerika'nın Mu kıtasına olan yakınlığı ve klonlama işlemlerine geç kalmasıyla ilgiliydi. Colorado meclis binasının dökülen sıvaları arasında ABD başkanı Josef, kendisine bağlılık yemini etmişçesine hizmet eden savunma bakanı Honour ve devlet başkan yardımcı Jack ile savaş sonrası gizli planlarını yapmaktaydılar. Savunma bakanı önündeki çerez tabağına elini daldırırken "Sayın başkanım, George Washington'un uyanmasının üzerinden 20 gün geçti, ama hâlen daha bizlerle bir tek toplantı dahi yapmadı, acaba hata mı yaptık George Washington'u klonlamakla," dedi. Başkan alnına düşen sarı saçlarını tarak gibi kullandığı parmaklarıyla geriye doğru yatırdı ve iç sıkıntısını belli etmek istermişcesine derin bir nefes alarak burnundan hışırtı sesleriyle geriye verdikten sonra, gözlerinin yarısına kadar düşmüş olan göz kapaklarının ardındaki yeşil gözleriyle savunma bakanına bakarak "Hatayı biz yapmadık, hatayı George Washington'u seçenler yaptı, bizler en başından beri buna karşıydık, eğer bizim dediğimizi onaylanmış olsaydı, şimdi Mu kıtasında çadırlarımızı kuruyor olurduk, ama şimdi yapabildiğimiz tek şey beklemek beklemek ve beklemek , sevgili yeni başkanımızın odasında tek başına planlarını yapmasını ve bunları bizlere ne zaman sunacağı belli olmayan tarihî beklemek." dedi sitemli bir şekilde. Başkanın bu pişmanlık dolu sözlerinin ardından söze giren başkan yardımcısı "İşte sizde görüyorsunuz, adam bizi kale bile almıyor, fikirlerimizi de önemsemiyor." Dedi "Sayın başkan, sayın Honour, şimdi sizlere sormak isterim, bu adam şimdi böyleyse, birde savaşı kazandıktan sonrasını düşünün, bu adam savaşı kazanacak olursa, artık bizleri hiç tanımaz ve bizim yerlerimize kendi adamlarını atar. Evet bunu da pek alâ yapabilir. Çünkü bütün bir halkın desteğini almış durumda" dedi. Başkan Josef "Bir şeyler yapmalıyız, öyle bir şeyler yapmalıyız ki sorunu kökünden çözmeli," dedi ve ardından söze giren savunma bakanı Honour "Ne demek istediğinizi çok iyi anladım sayın başkan, ama bunun için zamana ihtiyacımız var. Eğer bunu savaştan önce yaparsak askerlerimizin birçoğunun morali bozulur. Bunun için en uygun zaman, savaşın tam ortası olmalıdır." dedi kısılan gözlerinden fışkıran sinsilikle. Başkan yardımcısı "Yani kim vurduya gidecek öylemi," dedi stresten terleyen alnını koluyla silerken kahkaha atarak. Honour'da aynı kahkaha ile karşılık vererek "Aynen öyle" dedi. Başkan üzerinden büyük bir yük kalkmışcasına rahatlayarak arkasına doğru yaslanırken "Beyler bu konuyu şimdilik burada noktalayalım ve savaşın ortasına kadar hiç açmayalım," dedi ve elinde tuttuğu kalemi ortadan ikiye kırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALLARIN SAVAŞI MU
Historical FictionGeçmişin karanlıklarını, başarılarıyla, zekalarıyla ve yetenekleriyle aydınlatan, insanlık tarihinin çok farklı zamanlarında hüküm sürmüş krallar, 22. Yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşecek olan 4. dünya savaşında aynı mekânda, aynı zamanda bir araya...