İSTİHBARAT

8 1 0
                                    

  Gün doğumuna bir saat kadar kısa bir süre kala, dolunayın altında aydınlanmaya çalışan gecenin hüküm sürdüğü karanlığın içerisine uyanan Timur, Hasan'ı kaldırdı ve 10 dakika süren vedalaşmanın ardından doğruca, beni görmeden gitme diyen sultanın kamarasına doğu hızlı hızlı adımlarıyla yürümeye başladı.

  Timur, sultanın kamarasının önüne geldiği gibi donuk bir vaziyette "Acaba hiç uyandırmasam mı, rahatsızlık vermiş gibi olur muyum, ama beni görmeden de gitme dedi," düşünleriyle boğuşurken kapının önünde beklemekte olan muhafızların, kapıları iki kanadından açmasıyla birlikte kendini istemsiz bir şekilde içeriye atması bir oldu. Timur, bütün şaşkınlığıyla, sabah bile denilemeyecek kadar erken bir vakitte çalışma masasının her yerine dağılmış haritalar üzerinde çalışan sultana bakarak bir baş selamı verdi.

  Sultan, çoktan uyanmış olduğunu belli eden canlı bakışlarıyla Timur'un yanına geldi ve alnından öperken "Sağ salim git ve sağ salim gel aslan parçası, var mıdır bir eksiğin, bir gediğin?" dedi. Timur, sultan tarafından alnından öpülmenin verdiği gururla "Yoktur sultanım" dedi. Sultan kalın tok sesiyle söze girdi ve "Peki öyleyse, sandal seni adacığa götürmek için aşağıda hazır bekliyor. Orada diğer devletlerin ajanlarıyla buluşacaksın ve ondan sonrası da sizlere kalacak," dedi ve hemen arkasından "Sandalın içine erzak koydurdum, onları da almaya unutma," dedi ve kendisine teşekkür ederek odasından ayrılmakta olan Timur'un ardından sabah namazının abdestini almak için, beyaz gömleğinin kollarını sıvadı.

  Timur, sultanın kamarasından çıkar çıkmaz, aynı hızla güverteye, oradan da sandala geçti ve sandal içerisine bir beze sarılarak konulmuş erzakları çantasına koyduktan sonra, yavaş yavaş mavilenen gökyüzünün altında sessiz yolcuğuna çıktı. Timur bu sessiz yolculuğun ardından adacığa varır varmaz sahile yanaşmaya çalışan sandaldan, ıslak kumların üzerine atladı ve koyu mavi gökyüzünün altında bir gölge gibi görünen toplantı masasına doğru ağır adımlarıyla yürümeye başladı. Timur toplantı masasına geldi ve kendisinden önce gelmiş olan 4 kişiyi selamladığı gibi boş sandalyelerden birini kendini doğru çekerek oturdu.

  Timur, masada oturanlar ile tanışmak için, uzun yıllardır kullanmadığı İngilizcesiyle "Merhabalar, benim adım Timur ve Türkiye Cumhuriyeti adına burada bulunmaktayım," dedi ve hemen ardından, karşısında oturmakta olan sarı saçlarıyla oynayan genç adam söze girerek "Tanıştığıma memnun oldum, benim adım Miroslav, bende Rusya adına burada bulunmaktayım," diyerek sözü uzun burunlu Fransız ajan Andre'yi bıraktı. Andre'de kendini tanıttıktan sonra, elmacık kemikli Mısır ajanı Alber ve esmer kilolu İspanyol ajan Alejendro kendilerini tanıtarak diğer ajanların gelmelerine beklemeye koyuldular. Aradan geçen birkaç dakika sonra sırasıyla sarı saçlı İngiliz ajan Benedict, kıvırcık saçlı Portekizli ajan Ricardo, boylu poslu yakışıklı İtalyan ajan Edoardo ve iri yarı uzun sakallı alman ajan Gunther gelmişti. Masaya en son gelen ise, bir kuğu gibi süzülerek gelen ABD ajanı Emily olmuştu. Emily masaya gelir gelmez tek boş kalan sandalyeyi oturdu ve omuzlarına kadar düşen parlak sarı saçlarını, zarif damarlı elleriyle kulaklarının arkasına atarken "Merhabalar ben Emily, Amerika Birleşik Devletleri adına burada bulunmaktayım," dedi masadaki tek kadın ajan olmanın getirmiş olduğu ilgili bakışların altında.

  Bir baba onun kızı olmasını, bir çocuk onun annesi olmasını ve genç bir delikanlıda onun eşi olmasını isteyecek kadar zarif ve güzel olan Emily'nin ardından masadaki herkes, genç birer delikanlılar gibi sırayla kendilerini tanıttılar. Uzun süren bir sessizliğin ardından bu büyülenmiş eros kokulu havayı dağıtmak için söze giren Ricardo "Herkes yerlerini aldığına göre, vakit kaybetmeden operasyonumuzun planlarını yapmaya başlasak iyi olur." dedi. Miroslav "Evet, Ricardo bir an önce başlamalıyız," dedi göğsünü kabartarak Emily'nin dikkatini çekmek için. Timur, Miroslav'ın dikkati üzerine çekme çabalarını söze girerek dağıttı ve "Çok kalabalığız, ilk önce bu kalabalığı iki şerli takımlara ayırarak başlamamız daha doğru olacaktır." Dediği anda masadaki testosteron kokulu erkeklerin aklında tek bir şey parlamıştı, oda Emily'le aynı takımda olma arzusundan başka bir şey değildi. Bu takımların bir an önce kurulması gerektiğini savunan İtalyan ajan Edoardo yukarıya kıvrılan bıyıklarını sıvazlarken "Peki bu takımları neye göre belirleyeceğiz," dedi ve hiç beklemeden söze giren Mısır ajanı Alber "Kura çekerek," dedi ve masadaki herkesin onaylamasıyla birlikte Alman ajan Gunther çantasından, kenarlarını fare yemişçesine yırtık pırtık buruşuk bir kağıt çıkartarak 10 parçaya böldü ve herkesin isimlerini sırasıyla yazdıktan sonra her birini büyük bir özenle katladığı gibi iki elinin avucunun içine alarak 4-5 kere salladıktan sonra, isimlerin yazılı olduğu kağıtların hepsini masanın üzerine savurdu. Gunther daha sonra masanın üzerine yayılmış kağıt parçalarından bir tanesini alarak açtı ve "Edoardo," dedi ve hemen ardından başka bir kağıt parçasını alırken "Bakalım Edoardo dostumuzun dostu kim olacakmış," dedi ve kağıdı tam açacakken, Edoardo dışında kalan tüm erkekler, lütfen Emily olmasın lütfen Emily olmasın diye içlerinden geçiriyorlardı. Gunther'in kalın dudaklarının arasından "Andre," çıkmasıyla birlikte masada yedi kez oh çekildi ve 2 tane de hay aksi diye sitemde bulunuldu. Gunther bir başka kağıdı aldı ve "Benedict," dedi ve yine hemen ardından başka bir kağıdı alırken "Bakalım Benedict dostumuzun dostu kim olacakmış," dedi ve kağıdı açtığı gibi "Benedict dostumuzun dostu ben oldum," dedi ve bu kurada Benedict'le eşleşmesiyle birlikte umutları da yok olunca masada kalan diğer bütün kağıtları hızlı hızlı 2-2 ayırdı ve yine hızlı bir şekilde açarak "Ricardo-Alber, Alejandro-Miroslav," dedikten sonrada açmadığı iki kağıdı da kenara ittirerek zayıf bir sesle "Bunları açmaya gerek yok," dedi Timur'un Emily ile eşleşmesini kıskanç bir tavırla kabullenerek.

KRALLARIN SAVAŞI MUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin