Orman 3 gün. Bölüm 34

11 1 0
                                    



Metehan Ateş.

Üçüncü günün sabahına uyanıyorduk ve ben yaralarımla birlikte yeteri  kadar hırpanmış, bitkin ve yorgun düşmüştüm.Hava desen sıcak ormana vurmuş, topraktan kalkan rutubet insanın nefesini darlatıyor.Aclık ve susuzluk dorukta iken karşımda benimle birlikte savrulan doktora  bi bakış atıp içimden kendime küfürler yağdırdım.

Keşke burda olmasa  diye geçirdim içimden ve dün gecenin kabusundan uyumayan halini  agaca dayamıştı.Acıyan kalbimle istemsizce "sen benim günahlarımın vebalini ödelemeliydin "dedim.O kadın benim peşimdeydi,. benim arabanın önünü kesmişti niye çekip gitmedin ki,,? ikimzin de burda ölmesi anca o kadının zaferi olur zaferi.İçimden geçenleri sesli söylemem  sanırım meraklı doktorun uykusundan etti. Ve saniyeler içinde uyukluyan göz kapalarını daha iri açmış, merak çarpıntısıyla, o kadın sana ne yaptı ki,,?,kim o kadaın ? diye sordu.

Bi an sorusundan duraksasam da cevab vermek için yumuşak, onu korkutmayacak laflar arayışına çıktım.Bi şekilde ona anlatmam gerekirdi yoksa aklında benimle ilgili kötü düşüncelerin birikmesine izin veremezdim. Merak dolu  gözlerine bakmış, küçük kardeşimi arbasıyla çarpıp kaçan pisliyin annesidir dedim.

Kelimeleri duyar duymaz tüm uyukusu yok olmuş tümünden  bana döndü.Yüzünde ki şaşkınlıktan da  konuşacagımı hayal etmemişti ama şuan tek isteyi vardı, oda tüm gerçekelri benim  dilimden duymak.

O pislik derken, yani bıçakladığın adamın annesi oluyor öyle mi? hani anlatmıştın yaa,. kardeşimi arabasıyla çarpıp kaçan adamı bıçaklamaktan mahusa girdim diye?,.

Evet doğru hatırlıyorsun, aynen o pisliyin annesidir Gülendam.

Sen o adamı bıçaklarken ölmemişti dimi?

Hayır,

Eee , o zaman bu kadın senden ne istiyor?

Uzun hikaye.

Ben dinlerim diye dikat kesilmişti,. kaçışı olmayan sohbet için en derin yaralarımın kanadığı  Erzurum sokaklarına indim.

*

İndim ama çok uzun zamandan bu yana kilit vurdugum kalbim, dilim kolay çözülemezdi ve bana yardımçı olması için o güzel gözlerie uzun uzun  baktım.O kadar samimi, özümden  kendi varlığımdan bir parçaymış gibi hiss ettirmişti ki,  içime dolan sıcaklığın uzaklaşmasın diye  yakın otur dedim şakınlıkla gülümseyip, yeteri kadar yakın degiliz mi ? dedi.

Lütfen Binnir,.

İtiraz etmeden daha yakınıma oturmuştu, duyacakların bir ömür şurda diye elimi aramızda olan bir el kadar küçük toprağa koydum ve şurda kalacağına söz mü?

Elini  teredüt etmeden elimin üzerine bastırıp söz dedi.

Tamam o zaman diye hafızam unutsun diye dua ettiyim hatıralarıma gittim. Onunla aramızda sırr olsun istemiyordum.Bi şekilde aramızda duran engenlerin hepsini sihirli degenek gibi kaldırasım vardı ki Kerimin sözü düşmüştü aklıma. "O senin ruh eşin, sakın onu kaybetme."

Kim bilir belkide öyle degilse bile olmasını arzuluyordum.Ve bunun için aklım  da, kalbim  de bana yapmam dediğim her ne varsa yaptırıyordu. Hele akşam bi şekilde gönlünü kırdıgımı biliyordum yersiz çemkirmelerimle, sertleşen ses tonumla ve şimdi bana sonsuz bir inamla, güvenle bakan bu gözlere ebedilik sahip olmak adına kalbimin yarasını kanlatmaktan bile çekinmeyecektim. Ve şimdi kimselere söyledigim saklı sırırmı ona anlatırken  artık aramızda zerre mesafe kalamayacağına emindim lafa daldım.

Kaderim Peşimde (devam ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin