[36]

1.2K 106 19
                                    

Gözümü zorlukla açtığımda Çınar'ın boynuyla karşılaştım. Bana doğru dönmüş, kolu belime dolanmış bir şekilde uyuyordu. Yüzünü daha iyi görebilmek için onu uyandırmadan hafifçe hareket ederek biraz yukarıya çıktım. Yüzüne baktığımda yüzümde büyük bir gülümseme belirdi. Keşke hep bu yüzü görerek güne başlasam diye geçirdim içimden.

Parmağımı yüzünde gezdirirken huylanmış olmalı ki yüzünü buruşturdu. Dudaklarına yaklaşıp bir öpücük kondurdum. Tekrar bir öpücük kondururken dudakları kıvrıldı. Uyandığını anlayınca geri çekilip "Günaydın," dedim.

Mayışmış sesiyle "Bir daha öpsene," dediğinde gülerek dediğini yaptım. Bu sefer daha uzun bir öpücük kondurdum. "Daha önce bu kadar güzel uyandırıldığımı hatırlamıyorum."

Yanağını okşarken "Aynı şekilde senin yanında uyanmakta huzur verici," dedim. Çınar dudaklarıma uzun bir öpücük kondurup sırt üstü uzandı. Koluyla benide kendine çekerek göğsüne uzandırdı. Parmaklarını saçlarımda gezdirirken "Bugün ne yapmak istersin?" diye sordu.

Önce düşündüm ama aklıma bir şey gelmeyince "Bilmem ki," dedim.

"Pekâlâ kahvaltıdan sonra düşünürüz," diyerek saçlarımdan öperek yataktan kalktı. "Sen istersen biraz daha yat, ben kahvaltıyı hazırladığımda seni çağırırım."

"Sen in üzerimi değiştirdikten sonra yanına gelirim," dediğimde başını sallayarak odadan çıktı. Yataktan kalkıp aynanın karşısında kendimi inceledim. Pijamasında kokumuz karışmıştı ama hâlâ onun kokusunu alabiliyordum. Kendi kıyafetlerimi üzerime geçirip aşağıya indim.

Çınar kahvaltılıkları masaya yerleştirmişti. Geldiğimi görünce "Çay mı istersin meyve suyu mu?" diye sordu. Çay istediğimi söyleyince başını sallayıp çayı demlemeyle uğraştı.

"Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Sen otur keyfine bak, bitti sayılır." Sandalyeyi çekip oturup onu seyretmeye başladım.

***

Kahvaltıyı yaptığımızda masayı beraber toplamıştık. Çınar üzerini değiştirmek için odasına çıktığında ben de camdan dışarıyı seyrediyordum. Buranın manzarasına bayılıyordum. Çevresindeki binalardan en büyüğüydü. Denizin bir kısmıyla köprü görünüyordu.

Ben bakışlarımı etrafta gezdirirken zil çaldı. Açıp açmamakta tereddüt ederken, üst kattan Çınar'ın kapıya bakmamı söylemesiyle kapıyı açtım. Karşımda otuzlu yaşlarda bir kadınla küçük bir çocuk duruyordu. Kadın beni görmesiyle yüzünde gülücükler açtı.

"Gökdeniz'di değil mi?" diye sormasıyla şaşırdım. Adımı nereden biliyordu?

"Aa anne ben bu çocuğu abimin telefonunda gördüm," diyerek beni işaret etti annesine bakarak. Ben ne olduğunu şaşırırken annesi kızı onayladı. Abimin mi demişti o?

Kadın şaşırdığımı anlamış olmalı ki "Ben Nergis, Çınar'ın annesiyim," diyerek açıklama yaptı. "Çınar evde mi?" başımı sallayıp cevap vereceğim sırada Çınar'ın sesini duydum.

"Gelen kim Gökdeniz," diye sorduğunda gülümseyerek yol vererek "Annen ve kardeşin geldi," dedim. Şaşkınlığımı üzerimden atmıştım ama Çınar'ın bir kardeşi olduğunu bilmediğim için üzülmüştüm. Çünkü kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Daha doğrusu ikimizde birbirimiz hakkında birçok şeyi bilmiyorduk.

İçeri geçtiklerinde Çınar'da merdivenlerden iniyordu. Kardeşi hızla Çınar'a koşup kucağına atladı. Bu görüntü hoşuma giderken daha çok gülümsedim. Beraber aşağıya indiklerinde annesine de sarılmıştı. "Neden geleceğinizden haber vermedin?"

"Çağla sürpriz yapmak istedi. Hem iyi ki de sürpriz yapmışız. Bu vesile ile Gökdeniz'le de tanışmış olduk." dedi. Beni baştan aşağıya süzüp tekrar konuştu. "Ayrıca yakından daha yakışıklıymış," dediğinde yavaştan yüzümde alevler yükselmeye başlamıştı. Çağla'nın elinden tutup oturdular.

Çınar'a yaklaşıp, "Annen beni biliyor mu?" sessizce sordum. Başını sallayıp "Evet," dedi. "Seninle çalıştığımı biliyor değil mi beni sevdiğini değil?" dediğimde sırıtarak başını hayır anlamında salladı. "İkisini de biliyor," diyerek oturdu. Ben daha çok utanırken misafir çocuğu gibi Çınar'ın yanına sindim.

Bir süre annesinin sorularını cevaplayıp muhabbet etmiştik. Bizi desteklediğini ve her zaman yanımızda olacağını söylemişti. Bundan dolayı biraz daha rahatlamıştım.

Annesi Çağla'yı bırakıp gitmişti. Uslu bir şekilde oturduğu yerden beni seyrediyordu. "Saçların çok güzelmiş," dedi.

İltifatına gülüp "Seninkilerde çok güzel." dedim. Onunda saçları sarı ve mavi gözlüydü. Aynı benim gibi ama onun saçları düzdü benimkiler dalgalıydı.

"Saçlarını örebilir miyim?" diye istekle sorduğunda kıramayıp başımı salladım. Mutfakta bir şeylerle ilgilenen abisinin yanına koşarak "Abi tokalarım duruyor mu?" diye sordu.

"Tokalarını ne yapacaksın?"

"Gökdeniz'in saçlarını öreceğim," dediğinde güldüm. Abi dememesi hoşuma gitmişti. Çınar abi desene dediğinde bana bakmıştı. Sonra tekrar aynı cümleyi abi kelimesini kullanarak söyledi.

Çınar tokalarını verince yanıma gelip yere oturmamı istedi. Dediğini yaptığımda koltuğa oturup saçlarımı örmeye başladı. "Örmeyi biliyor musun?" diye sordum.

"Evet, annem öğretti."

Çınar elindeki meyve suyularını masaya bırakıp karşıma oturdu. Alttan alttan bana gülüyordu. "Neden gülüyorsun?"

"Sizi böyle görmek hoşuma gitti." dediğinde gülümsedim. Ailesinden birileriyle anlaşabilmek iyi hissettirmişti. Umarım benim ailem de Çınar'ı böyle karşılardı...

🌚🌚🌚

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bırakabilirsiniz. 🤍

-Birkan

Yeni Yıldız [Yarı Texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin