[39]

1K 83 19
                                    


1 Hafta Sonra

Ajansın önüne kadar ayağımla taşı sürükleyerek geldim. İçeri girdiğimde Sude önündeki kağıtlarla ilgilenirken geldiğimi görmemişti. "Selam," verdiğimde irkilerek başını kaldırdı. Sude; Çınar'ın yeni sekreteriydi. "Hoş geldiniz Gökdeniz bey," dediğinde başımı sallayıp Çınar'ın odasına ilerledim. İlk zamanlar Çınar'a haber vermeden beni içeriye sokmuyordu ama tabii ki Çınar'ın uyarısıyla artık bana engel olmuyordu.

Çınar'ın odasına girdiğimde Çınar telefon ile konuşuyordu. Sırt çantamı bir köşeye bırakıp yanına adımladım. Tebessüm ederek ayağa kalktığında kollarımı beline doladım. "O zaman müsait olduğunuz zaman uğrayın ayrıntıları konuşuruz." dedikten sonra saçlarımdan uzun bir öpücük kondurdu. Başımı kaldırıp ben de boynuna birkaç tane öpücük kondurdum.

Çınar telefon konuşmasını bitirene kadar kollarımı belinden ayırmadım. Gün boyu aklımdan çıkmamıştı. O kadar özlemiştim ki kokusunu ciğerlerime doldurup onlara bayram ettirdim. Burnumu gömleğinin yakasına sürttüm. Çınar telefonu kapattığında gülüşü kulaklarımı doldurdu. "Hoş geldin yavrum," dediğinde ben de gülümsedim. Yavrum demesi çok hoşuma gidiyordu.

"Seni çok özledim," dedim. Sadece dün görüşmemiştik ama bir gün bile özlememe yetmişti. Dersten sonra arkadaşları ekerek direkt sevdiğim adamın yanına geldim.

Saçlarımı okşayarak "Biliyorum, ben de seni çok özledim," dedi. Kollarımı belinden ayırıp Çınar'dan uzaklaşmaya çalıştığımda izin vermeyip daha sıkı sarıldı. "Biraz daha böyle kalalım, lütfen."

Kollarımı tekrar beline yerleştirip "Her an Sude gelebilir," dedim. Omuzlarını sallayarak umrunda olmadığını belirtti. Asla birinin bizi görecek olmasından korkmuyordu. Olması gereken de buydu ama sadece işleri zorlaştırmayı istemiyordum.

"Buranın patronu benim. Görürse ve sorun çıkartırsa kendini kapıda bulur o yüzden bir problem göremiyorum." diyerek benden ayrıldı. "Bir şeyler içer misin ya da aç mısın?"

"Aç değilim ama kahve alırım," diyerek Çınar'ın karşısına oturdum. Çınar, Sude'yi arayıp iki kahve söyledi. "Yeni mankenlerden memnun musun?" diye sordum. 2 erkek 3 kız manken daha bulmuştu. Hepsi birbirinden güzel ve yakışıklıydı ve bir de tecrübelilerdi.

"Gel sana fotoğraf çekimlerini göstereyim." Yanına gittiğimde bilgisayardan çektiği fotoğrafları tek tek gösterdi.

"Bunlar gerçekten çok iyiler," diyerek hepsini övdüm. "Ama en iyisi Atakan olmuş." dediğimde başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Evet Atakan bir tık daha iyi ama buranın tek yıldızı var o da sensin." Onun iltifatıyla yüzüm hafiften kızarmaya başladığını hissettim.

"Götümü kaldırma Çınar," diyerek güldüm. Kafasını geriye uzattığında nereye baktığını görmek için başımı çevirdiğimde kalçama baktığını gördüm. Kafasına yavaşça vurarak önüne dönmesini sağladım.

"Benim kaldırmama gerek yok, bence gayet güzel." Tabii ki de güzeldi. Bu şekli verebilmek için her gün aksatmadan spor yapmıştım. Bunu Çınar'dan duymak da ayrı hoşuma gitmişti.

Yerime geçerken, "Senin ki de fena sayılmaz," dedim. Arkamdan güldüğünü duyduğumda ben de güldüm.

"Kalçamda gözün olduğunu bilmiyordum."

"Güzel-" cümlemi bitiremeden Sude kapıyı tıklayıp içeriye girmişti. Kahvelerimizi bıraktıktan sonra Çınar'a iş hakkında birkaç şey söyleyip bakışlarıyla bizi süzerek odadan çıktı. Söyleyeceğim şey arada kaynayınca vazgeçip başka konu açtım. "Bugün çekim var mı?"

Yeni Yıldız [Yarı Texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin