Selam yıldızlarım :)
Bir önceki bölüme gelen yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Bu bölüme gelecek olan yorumlarınız bekliyorum.♡
Bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Keyifli okumalar.♡
6. BÖLÜM "İNAT"
Gözlerim salondakilerin arasında bir bir gezindi. Babam hemen yanımda, Tan sağımda kalan tekli koltukta, Pars da tam karşıdaki ikili koltuğun ortasında oturmuştu. Babam tepkisiz bir sekilde önüne bakıyor, düşünüyordu. Tan etrafına bakınıyor ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Pars ise sanki düşmanıymış gibi büyük bir öfkeyle Tan'a bakıyor, bakışları her geçen dakika biraz daha sertleşiyordu. Hiçbir zamana Tan'a karşı iyi niyetli olmayacağını çok iyi biliyorum. Fakat böyle davranması için herhangi bir sebep de göremiyorum.
Gözlerimi onların aralarında gezdirmeyi bırakıp babama odaklandım. "Artık bir şey anlatacak mısın?" diye sordum, onun da bakışları beni buldu. Fakat beklediğim şeyi yapıp da cevap vermek yerine Pars'a çevirdi bakışlarını ve sanırım ondan bir şey bekledi. Tam da o noktada kızdım işte. Her şeyi bana kendisinin anlatması gerekiyordu. Pars'tan bir şey beklememesi gerekiyordu ama bunu yapmıyor, Pars'a bakıyordu.
"Pars kaçırılmadı baba." dedim, babamın bakışları yeniden beni bulurken de devam ettim. "Her şey senin başına geldi, Pars'ın değil! Bana bir şeyler anlatması gereken sensin, Pars değil. Lütfen artık bana da bir şeyler anlat, gerçekten hem çok sıkıldım hem de korkmaya başladım." dedim, oturduğumuz koltukta biraz yaklaştı bana ve dizimin üzerindeki elimi tuttu.
"Korkulacak hiçbir şey yok kızım." dedi fazlasıyla sakin çıkan sesiyle ve bu sinirimi bozdu. Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Nasıl hâlâ karşıma geçip de korkulacak bir şey yok diyebiliyordu? Beni buna inanacak kadar salak mı görüyordu? Ya da Pars'ın da sürekli söylediği gibi çocuk mu zannediyordu beni?
"Korkulacak bir şey yok." diye yineledim ve sinirle güldüm. "Çocuk değilim baba ben! Resmen karşında çocuk varmış gibi kandırmaya çalışıyorsun beni! Madem korkulacak bir şey yok, bu yüzünün hâli ne?" diye sordum, ne o ne de Pars bir şey diyemezken devam ettim. "Beni de biraz insan yerine koyun artık ve bir şeyler anlatın!" dedim, buna rağmen susmaya devam ederlerken de her zamanki taktiğimi uygulamak adına ayağa kalktım.
"Madem siz bana hiçbir şey anlatmıyorsunuz, benimle konuşmuyorsunuz ben de konuşmuyorum. Karşıma geçip de doğru düzgün bir şeyler anlatana kadar sizinle tek kelime bile etmeyeceğim!" dedim, Pars'ın da babamın da kaşları çatıldı, ikisi de birbirlerine baktı ama ikisinin de sesi çıkmadı. "Söylediğim şeyi yapacağımı ikiniz de çok iyi biliyorsunuz! Siz konuşmadığınız sürece ben de asla konuşmam!" dedim, tribimi de atmış olup bahçeye doğru yürüdüm. O sırada Tan bir anda ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Teen Fiction"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...