Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Bölüm sınırımız yine 1500 yorum ♡
Keyifli okumalar.♡
Instagram: gizzemasllan
.
.
.
41. BÖLÜM "MUTSUZLUKLAR VE ÖFKELER"
Yatağın içine bağdaş kurmuş, gece sızıp kalan ve hâlâ ayılmayan Pars'ı izlerken gözümün ucuyla saate bakıp dokuz olduğunu gördüm. Benim tanıdığım Pars; sarhoş, hasta, yaralı fark etmeksizin sabah saat altıda uyanıp yediye kadar spor yapardı. Ardından güzel bir duş alır, yedi buçuk gibi kahvaltısını ederdi. Saat sekiz olduğunda ise işleri dışarıdaysa evden çıkar, işi evdeyse de işinin başına geçerdi. Fakat bu Pars, şu an saat dokuz olmasına rağmen hâlâ uyuyordu.
Bu adam, depresyona girmiş olmasın?
Bu düşünce beni korkuturken daha fazla dayanamayıp kolundan dürttüm ve eşzamanlı olarak "Pars," diye seslendim ama cevap vermedi. Bu yüzden daha sert dürtüp daha yüksek bir ses tonuyla "Pars," dedim, sonunda kirpiklerinin hareket ettiğini fark ettim ve sabırla kendine gelmesini bekledim. Fakat yine beklediğim şey olmadı, birkaç mırıltıdan sonra yeniden uykuya daldı.
Yok, bu adam cidden normal değil, gerçekten depresyona girmiş.
Sıkıntıyla oflarken kolunu tutup "Pars," diye seslenip daha kuvvetli dürttüm ve sonunda onu uyandırmayı başardım, gözlerini araladı.
"Sonunda ya!" diye söylendim ve gözümün ucuyla saate bakıp yeniden ona döndüm. "Saat bilmem kaç olmuş hâlâ yatıyorsun ya!" dedim, ne diye beni uyandırdın dercesine yüzüme bakarken doğruldu ve arkasına yaslandı.
"Saat kaç?" diye sordu bir de ve gözünün ucuyla saate bakıp kaç olduğunu gördü, gözleri yeniden beni buldu. "Erkenmiş daha."
Kaşlarımı çattım. "Ya ne oldu sana? Biri ruhunu ele mi geçirdi ne oldu? Normalde karga bokunu yemeden uyanan adam, bu saatte uyanıyor ve bir de yetmezmiş gibi daha erken diyor!"
"Karga bizi ilgilendirmez," dedi, anında bu konuşmanın daha önce aramızda farkı bir versiyonunda geçtiğini hatırlayıp gülerken Pars, gülüyor olmama anlam veremiyor gibiydi.
"Daha önce de böyle söylemiştin, senin evinde kalırken," dedim, sanırım o anı hatırlamaya çalıştı ve yüz ifadesine bakılırsa da hatırladı ama hatırladığı şey, benim kadar onu güldürmedi.
Sanırım aşırı büyük bir depresyon vakasıyla karşı karşıyaydım.
Tamam, önce de öyle gülüp eğlenen biri değildi ama böyle de her şeye tepkisiz kalan bir adam da değildi ki...
"Sen, iyi olduğuna emin misin?" diye sordum.
Başını salladı. "Çok iyiyim," dedi.
Depresyonun en büyük belirtisiydi işte bu; inkâr etmek!
Sanırım onu biraz daha denemeye devam etmem gerekiyordu, durumunun ne denli kötü olduğunu bilmem gerekiyordu.
"Bugün birlikte bir şeyler yapalım mı?" diye sordum, cevap vermezken de devam ettim. "Hadi o eve dönelim," dedim ve hevesli hevesli devam ettim. "Babam gelince oranın tadını çıkaramamıştık, hadi gidelim..." Devam etmeme izin vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Novela Juvenil"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...