Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Bölüm sınırımız yine 500 yorum, sınır dolduğunda hemen bölüm gelecek ♡
Keyifli okumalar.♡
Instagram: gizzemasllan
.
.
.
49. BÖLÜM "UMUDU YENİDEN YEŞERTMEK"
Gergin ve bir o kadar sessiz geçen yolculuğun ardından araba durduğunda ve Pars arabadan indiğinde ben de hemen peşinden indim. Olacaklardan o kadar çok korkuyordum ki bir adım bile uzağında durmak istemiyor, elimden geldiği kadar yakınında duruyordum.
O da bunu fark etmiş olacak ki "Sakin ol," dedi bana dönerken ve gözlerimin içine bakarken. "Korkacak bir şey yok."
"Nasıl korkacak bir şey yok Pars? Adamlar silahını aldılar, bizi buraya kadar zorla getirdiler."
Beni sakinleştirmek istercesine yüzüme dokundu. "Korkacak bir şey olsaydı sence buraya kadar sessizce gelir miydim?" diye sordu o da, aslında hakkı vardı. Onun gibi biri böyle bir şeyi asla yapmazdı ama yine de korkmamak elimde değildi. Ne de olsa buraya nasıl getirildiğimiz ortadaydı.
Fakat yine de onun benim için daha fazla endişelenmesini istemeyip elimden geldiğince rahat göründüm. "Peki, sen öyle diyorsan," dedim ve bir de gülümsemeye çalıştım.
O sırada bizi buraya zorla getiren adam yanımıza geldi. "Daha bekleyecek miyiz, içeriye girecek misiniz?"
Pars gözlerini benden çekip ona baktı ve bakar bakmaz kaşlarını çattı, öfkeli bir bakış attı. Adam tek kelime dahi edemezken ise gözlerini yeniden bana çevirdi. "Hadi girelim," dedi az önceki adama attığı bakışın aksine gayet sakin bir ses tonuyla.
Başımı salladım ve peşinden yürüdüm. Her ne kadar hâlâ delicesine korkuyor olsam da bunu belli etmemek için elimden geleni yaptım ve bir yandan da geldiğimiz yeri kontrol ettim. Bayağı eski bir mahalledeydik ve gerçekten burada oluşumuza bir anlam veremiyordum. Çünkü burası hiç de öyle sessiz sakin bir yer değildi. Aksine çok kalabalık ve gürültülü bir yerdi. Yani birinin birine zarar vermek için tercih edeceği son yer bile olmayabilirdi.
Bu yüzden biraz daha rahatlarken Pars'a baktım. Tıpkı benim gibi onun da gözleri etrafta geziniyordu ve garip şekilde sanki buraya hiç de yabancı değil gibiydi. Onun bu tavrını yadırgasam da hiçbir şey sormadım ve önünde durduğumuz eve birlikte girdik.
Uzun, dar bir koridorda ilerlerken önünden geçtiğimiz odaların içine bakmayı ihmal etmedim. Çok eski eşyaların olduğu bir evdi ve o eşyaların uzun süredir kullanılmadığı belliydi. Aklım daha da karışıp neden böyle bir yerde olduğumuzu anlamaya çalışırken Pars koridorun sonundaki, giriş kapısının tam karşısındaki, odaya girdi. Ben de hemen peşindeydim.
Odaya girer girmez etrafa bakındım. Eski bir koltuk takımı, yerde eski bir halı ve paslanmış bir soba vardı. Tam karşıdaki pencerenin önünde ise arkası dönük, ellerini arkasında birleştirmiş pencereden dışarıya bakan bir adam vardı. Muhtemelen geldiğimizin farkındaydı ama dönüp bakmaya bile tenezzül etmemişti.
Bu duruma Pars'ın nasıl bir tepki verdiğini merak edip gözlerimi ona çevirdim. Sanki benim aksime adamı görmemiş gibiydi ve dikkatle evin içine bakıyordu. Evin neden bu kadar dikkatini çektiğini anlayamazken adamın bize döndüğünü fark edip gözlerimi ona çevirdim. Uzun boylu, biraz zayıf, kumral, kırklı yaşlarının ortasında olduğu belli olan bir adamdı. Saçları seyrekti; kırlaşmış, uzun sakalları vardı ve şu an hâlâ elleri arkasında, kaşları çatıktı. Gözlerini ise Pars'a odaklamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Fiksi Remaja"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...