Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Yorum ve oy sayısı ne kadar hızlı artarsa bölümü o kadar çabuk paylaşmaya çalışacağım :)
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Keyifli okumalar.♡
gizzemasllanInstagram: gizzemasllan
.
.
.
17. BÖLÜM "10 SANİYE"
Bu dünyadaki en ağır yük ne diye sorulsa hiç şüphesiz geçmiş derdim. Geçmiş, her zaman en ağır yüktür. Hele ki o geçmişten pişmanlık duyuyorsan daha da ağırdır. Çünkü pişmanlık duyulan geçmiş kalbi yorar, ruhu yorar ve insanın canını hiç istemediği kadar yakar.
Benimkini de yakıyordu, bu yangın canımı çok acıtıyordu ve şu an o acı katlanamayacağım kadar çok artmıştı. Pars, telefonuna baktıkça da o acı katlanarak artıyordu. Fakat şu an hâlâ bir şey görmemiş gibiydi. Görmüş olsaydı bu kadar sakin olmazdı, olur muydu? Bilmiyorum, aklım çok karışık.
Olduğum yerde durmaya, hiçbir şey yapmadan Pars'ın ne yapacağını beklemeye devam ederken aramızda çok büyük bir sessizlik vardı ve bu sessizliği bozan onun telefonu olmuştu. Kalbim, bu sesle daha da hızlı atmaya başladı. Ya arayan Tan ise? Ya gönderdiği şey her neyse ve onunla ilgili Pars'ı kızdıracak şeyler söylerse? Bu düşünce kalbimi korkuyla eşzamanlı olarak sararken Pars telefonu kulağına götürdü.
"Söyle," dedi açar açmaz ve sustu, sanırım karşısındaki konuşuyordu. Yüz ifadesini dikkatle inceledim. Konuşan kişi Tan olmuş olsaydı asla bu kadar sakin olmazdı, sessiz asla olmazdı. Çoktan bağırıp çağırmaya, ona küfür etmeye başlamış olurdu. Bu yüzden rahatladım, telefonun diğer ucundaki kişi Tan değildi. Artık bundan eminim.
"Tamam ben bir ara gelmeye çalışacağım." Şimdi tam anlamıyla emin olmuştum işte. Kesinlikle Tan değildi, fakat beklediğim şeyin yaşanması çok uzun sürmezdi. Telefonu kapatacak, Tan kendisine her ne attıysa görecek ve öfkelenecekti. Tam da bu yüzden böyle boş boş durmak yerine bir şeyler yapmalı, görmesine engel olmalıydım. Bunun için yapmam gereken tek şey telefonunu almaktı. Fakat Pars'tan telefon almak çok da kolay değildi.
Telefonu kulağından indirdi, gözünün ucuyla bana baktıktan sonra mesaj aklına gelmiş olacak ki gözlerini yeniden telefona çevirdi. İşte tam da o an aklıma bir şey geldi, denemekten çekinmedim.
Elimdeki telefonu yere attım usulca. Pars'ın duyacağı kadar yüksek bir ses çıktıktan sonra düşecekmiş de son anda komodine tutunmuş gibi yaptım. Durmayıp hızla aynı şeyi bir kez daha yaptığımda ismimi söylediğini duydum. Zaten çok geçmeden yanıma geldi, belimden ve kolumdan tutup kendisinden destek almamı sağladı.
"İyi misin?" dediğinde koluna tutundum, elimden geldiği kadar kötüymüş davrandım.
"Başım dönüyor." Yalan söyledim, sadece birkaç saniye sonra kendimi onun kucağında buldum. Çok geçmeden beni koltuğa bıraktı.
"Uzan biraz," dedi, fakat şu an bunu yapamazdım.
"Böyle iyi," dedim, gözlerimi ovaladım ve sanki kendime gelmeye çalışıyormuş gibi davrandım. Pars, yanımda otururken telefonunu ikimizin arasına bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Teen Fiction"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...